Yrd. Doç. Dr. İsmail Hilmi Bilgi seminerde, Kur’an’ın, nazil olmaya başladığında korku ile iç içe olan ilk muhataplarına mesajını ulaştırmada, onları eğitmede günlük hayatlarının bir parçası olan korku olgusundan faydalandığını söyledi. Yrd. Doç. Dr. Bilgi, “İslam öncesi toplumlarda insanların yaşadıkları can ve mal korkusu gibi maddi ve somut gerçeklere dayanan korkular yerine; Kur’an Allah korkusu, kıyamet, ahiret ve cehennem korkuları gibi soyut korkuları gündeme getirmiştir. Cahiliye dönemi Arap toplumunda günlük hayatın bir parçası olan maddi korkunun, Kur’an ile birlikte ibresinin onların hayatında manevi kaynaklı korkulara kaydığını bu kayış sürecinde de güce inanan kabile insanından hak ve hukuka inanan toplum insanına geçildiğini söyleyebiliriz. Eşrefi mahlûk olarak yaratılmış olan insana, insanlığını ve yeryüzündeki sorumluluğunu hatırlatacak ve onu negatif alandan pozitif alana çekecek bir oto kontrol sistemine ihtiyaç vardır. İşte Kur’an; madde ve manadan meydana gelen insanda; onun fıtratında bulunan korku olgusunu -mekanik bir araçta zorunlu olan fren sistemi gibi- pozitif yönde kullanarak manevî bir oto kontrol sistemi oluşturmayı amaçlamıştır. Allah korkusu taşımayan bir insan, frensiz bir araç gibidir. Ne zaman, nerede duracağı, ne gibi zararlara sebebiyet vereceği bilinemez.” ifadelerini kullandıSeminer öğrencilerin sorunlarının yanıtlanmasının ardından sona erdi.