Seçimler öncesi konuşulması gereken o kadar çok sorun var ki; bu sorunların çözülmesi için bugün gerekli adımların nasıl atılması gerektiğini bizlere ülkeyi yöneten ya da yönetmeye talip olanların anlatması gerekiyor.
Mesela kafama takılan bir konu ile devam edelim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre 75 milyona yakın kişi sosyal güvenlik kapsamında bulunuyor. Nüfusun yüzde 88.5’i soysal güvenlik şemsiyesi altında.
Bu denli büyük kitleye hizmet veren sosyal güvenlik sisteminin en önemli sorunu gelir ve giderde açık vermesi, açıkların bütçeden karşılanmasıdır. Hazine desteğiyle emekli maaşları ödeniyor, sağlık harcamaları karşılanıyor. Katkıya rağmen SGK’da yama bir türlü dikiş tutmuyor.
Aralık ayında EYT’lilerin doğum ve askerlik borçlanmasıyla SGK’nın prim gelirlerinde önemli tutarda artış oldu. Ancak kurumun 2022 yılı bütçe açığı 39.7 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. Geçen yıl toplam 1 trilyon liralık gelir elde edildi. Önceki yıla göre yüzde 57.9 oranında artan gelirlerin 715 milyar lirası primlerden oluştu.
Buna karşılık 2022 yılında emekli aylığı, sağlık harcamaları ve diğer ödemelerle birlikte giderler 1 trilyon 39.7 milyar lira oldu. Ödemeler 2021 yılına göre yüzde 58.8 oranında arttı. Aktif sigortalı sayısı yüzde 6.5 oranında artışla 26 milyon 344 bine, emekli, dul ve yetim sayısı ise yüzde 2.1 oranında yükselişle 13 milyon 933 bine çıktı.
Rakamların ortaya koyduğu gibi sosyal güvenlik sisteminin aktif-pasif oranında dengesizlik mevcut. Batılı ülkelerde bir çalışan dört emekliyi finanse ederken, Türkiye’de bir çalışan 1.8 emekliyi karşılıyor. Yani dört çalışanın ödediği prim ancak iki emeklinin aylığını karşılayabiliyor. Diğer iki emeklinin aylığı ise bütçeden yapılan ek ödeme ile gerçekleştiriliyor.
Milyonlarca kişi kayıt dışı çalışıyor. Vahşi çalışma sisteminden ötürü SGK’nın milyarlarca lira tutarında prim kaybı var. Kayıt dışı istihdam hala yüzde 30’lar düzeyinde. Prim alacaklarını tahsil edemeyen, kayıt dışı istihdamdan ötürü gelir kaybına uğrayan, kaynaklarını gereği gibi değerlendiremeyen kurum açığının bedelini düşük aylık alan emekli ödüyor.
SGK’nın açık vermemesi, kendi ayağının üzerinde durabilmesi için dört çalışana karşılık bir emeklinin bulunması gerekiyor. Aktif/pasif oranı diye bilinen bu oranın aşılması durumunda sistem açık veriyor, bu açık da bütçeden yapılan ek ödemelerle kapatılmaya çalışılıyor. Ancak dikişle tutturulmaya çalışılan yama her yıl patlıyor.
Tüm ülkelerde sosyal güvenlik sistemleri belirli oranda açık veriyor ve doğal karşılanıyor. Çünkü, sosyal devlet olmanın önceliği yurttaşa eksiksiz sağlık hizmet sunabilmek, emekliye günün koşullarına uygun aylık ödemektir.
Bütçe açığı ile aktif pasif dengesizliği yüksek oranlara ulaşırsa sosyal güvenlik sistemi alarm vermeye başlıyor, önlem alınmazsa iflas ediyor. Önemli olan açıkların belirli ve önlenebilir düzeyde kalması. Zira sosyal güvenlik sistemi karlılık değil, sosyal fayda üzerine kurulmuştur.
Kayıt dışı çalışanlar sistem içine alınarak sigortalı yapılmalı. Kayıt dışı istihdam ile mücadele öncelik olmalı. Milyarlarca lira tutarındaki prim alacağı tahsil edilerek SGK’nın kasası doldurulmalı ki, sistem bütçe açık vermesin, emekli aylıkları yüksek olsun…