Fatih, Kanunnameleri yayınladığında Çandarlı Halil Paşa “Eyvah, devlet Osman’ın çocuklarının eline geçiyor” der.
Kendisi de bir müddet sonra idam edilir. Bugün yapılan filmlere ve bazı tarihçilere göre de Çandarlı hainliğe yakındır.
Oysa Çandarlı Osmanlı’nın asıl kuruluş felsefesi olan “Ailelerce” yönetilme tarzının terk edildiğini ve devletin kurumsallığını kaybederek tek bir ailenin malı haline dönüştüğüne işaret etmektedir.
Buradaki uyarı tarihi bir niteliktedir.
Fatih’in dönemi ile Osmanlının imparatorluğa evrilmesi gerçeği tabiki yadsınamaz ancak Çandarlı’nın bu uyarısı çok değil 2 nesil sonra Kanuni döneminde duraklama, yıkılma emarelerinin görülmesiyle anlamını bulur.
Bugünkü deyimle, çok seslilik, demokrasi, soylu batılı dilde aristokrat karakterlilerin devlet yönetiminden uzaklaştırılması, devlet kurumsallığının tek bir kişinin ve onun soyundan gelenlerin “hükümranlığını” devam ettirmek adına dönüştürülmesi, imparatorluk kaybettirmiştir bu topraklarda.
Son 20 yıla baktığınızda bunun yansımalarını kendi coğrafyamızda görmek de mümkündür.
Hafız Esad Suriye’de 1971 yılında yaptığı darbeden sonra 29 yıl yönettiği devletini Beşar Esad’a miras bıraktı.
Haydar Aliyev bir darbe ile Merhum Ebulfeyz Elçibey’i devirerek aldığı iktidarı ve Azerbaycan’ı oğlu İlham Aliyev’e miras bıraktı.
Ortak özelliği oligarşi olan bu yönetimlerin kendi ülkelerindeki demokratikleşme, özgürlükler, teşebbüs hürriyeti, temel insan hakları, adalet hususlarındaki verilerine bakıldığında, ki ülkemize kabul edilen ve milyonlarcası Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılan Suriyelilerden de anlarsınız, dünya ortalamasının çok gerilerinde, vatandaşlarına insan onuruna yakışır bir yaşamı reva görmeyen bir yönetim anlayışındadırlar.
Devlet İlham’ın, devlet Esad’ındır.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), BOP’un Eş Başkanlığı, Fetö’ye devletin kapılarının açılması, Arap Baharı, 2015 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin yeterli çoğunluğa ulaşamayıp iktidardan düşmesi, 15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’de yönetim sisteminin değişmesi, Suriye iç savaşı, milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye kabulü ve Avrupa Birliği adına göçmen tamponu ülke olmamız, Afganistan’da Taliban’ın yönetime el koyması sonrası sayısı bilinmeyen Afgan’ın delik deşik sınırlarımızdan ülkemize girişleri ve nihayetinde 14 Mayıs seçimleri öncesinde milyonlarca Iraklı, Suriyeli ve Afgan’ın ve parası olduğu için T.C. vatandaşlığı satın alanların Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapılıp oy kullanma hakkı verilmesi…
Bütün bunları bir yapbozun parçası olarak gördüğünüzde “plana sadık kalındığını” görmekte ve Büyük Ortadoğu Projesinin Eş Başkanın eliyle ülkemde işletilmekte olduğuna şahitlik etmekteyiz.
Türkiye, adım adım Türksüzleştirilmekte, Türkler Anadolu’da azınlığa düşürülmekte ve Anadolu topraklarındaki son Türk Devleti’nin de yönetim kademelerini belirleme gücü elinden alınmaktadır.
Bugün sayısı İç İşleri bakanlığı ve YSK’ca açıklanmayan ama devletin açıkladığı ölüm, doğum, önceki ve bu seçimde oy kullananlara dair rakamlarla uzmanların hesapladığı 3,5 ila 5 milyon arası vatandaşlık verilenlerin seçimin kaderini nasıl değiştirdiğini gözlemledik.
Bu topraklara aidiyet bağı olmayan yabancılara verilen bu hak, bir sonraki seçimden itibaren Türk Devleti’nde söz hakkı doğuracak, Türk’ün Devletinin ve bu topraklara aidiyet bağı ile bağlı her Türk’ün varlığını tehdit edecektir.
Buna ses çıkarmamak, ülkemde demografik yapı ile oynayıp bu yolla oligarşik bir sistem kurmak isteyenlere karşı sus pus oturmak zamanı değildir.
Vatanseverler, milliyetçiler, Anadolu Coğrafyasına Türk Devleti’ne aidiyet şuuru ile bağlı her bir vatandaş sesini yükseltmeli, elini taşın altına koymalıdır.
Zira, yarın çok geç olacak.
Bu, size Çamlığın arkasında olan, ama sizin göremediğiniz için yok zannederek rahatınızdan taviz vermediğiniz tehlikeyi size işaret eden kardeşinizin bir uyarısıdır.
Çok mu akıllıyım, değilim. Bu toplumun içerisinde yaşayan “iki gözü birden açık” olanlardan biriyim sadece.
Montaj kasetlerle oluşturulmak istenen algıdan çok daha büyük bir tehlikeye çekiliyorsun, farkına var.
Ya da bekle! Türk, bu topraklarda azınlığa düşsün, huzurun, rahatın kaçsın, güvenlik problemleri yaşa.
Bugün Hasan Tahsin olmak yerine belki o zaman Sütçü İmam olarak onurunu kurtarırsın…