Hafta sonu il dışından gelen misafirim vardı. Pazar sabahı kendisini otobüsüne bindirmek üzere Yozgat Şehirlerarası otobüs terminaline gittik.
Otobüs hareket saati 6 olmasına rağmen çoktan vakit geçmişti. Gözümüz terminalin giriş kapısında beklerken arkamızdan birden sesler yükseldi.
Otobüsünün gecikmesinin nedenini soran ve itiraz eden yolcu ile gişe görevlisinin buna karşı tepkisini içeren bu bağrışmalar, sabah uykusunda olan güvenliği dahi uyandırmış odasından gözlerini üfeleyerek, uykuda olduğunu belli eden kıyafeti ile çıkmasına neden olmuştu.
Her geçen saniye sesini yükselten yolcunun soru ve itirazına bağırarak ve el kol hareketleri ile üstelik de ses tonunu yolcudan daha yüksek perdede ayarlayarak cevap veren gişe görevlisine, olayın ne olduğunu anlamamış ve duruma nezaret etmesi ve bütün terminalin huzurunu kaçırmış olan bu bağrışmaları yatıştırması gereken güvenlik görevlisinin yolcuya karşı el kol sallayarak bağırması eklenmişti.
Olay aslında “Kusura bakmayın, aracın gecikmesi bizim de arzu ettiğimiz bir durum değildir. Bu gecikmeden dolayı özür dileriz. Araçla iletişime geçip gecikme nedenini size ileteceğim” cümlesi ile sükunet içerisinde bitirilebilecek bir durumdu.
Elbette ki, 45 dakika geciken otobüsümüze dair bize de bir bilgi verilmemişti ve gişede de muhatap alabileceğimiz bir görevli yoktu. 45 dakika sonrasında otobüsümüzden bir görevlinin “Öğretmen evinin önüne çıksanız sizi oradan alsak olmaz mı?” telefonu ile bir muhatap bulmuştuk ancak onun da kaygısı 1 yolcu için terminale girip 70 TL. ücret ödememek için bizi terminal dışında bir yere çağırmak olmuştu.
Bu iki olayın da ortak noktası bir kriz durumunda doğru cümleyi doğru bir üslupla kullanamamaktır.
Otobüs firması gecikmeden dolayı müşterisine bir mesaj atsa, çağrı merkezi bir telefon etse veya 70 TL’lik terminal giriş ücretinden kaçmak için arayan otobüs içindeki çalışanlardan bir gecikme bildirimi gelse idi, 45 dakika beklemiş olmak bize koymayacaktı. Gecikmeyi tolere edecek, beklemekle geçen 45 dakikamızı görmezden gelecek bir nezaket durumu ortaya çıkmış olacaktı ve firmaları para öncelikli olmaktan çıkarıp, kaliteli hizmet odaklı bir konuma oturtacaktı gözümüzde.
Aynı durum, gişe görevlisi ve uykusundan uyandırılmış bebek gibi hırçın bir şekilde olaya dahil olan güvenlik görevlisi için de geçerlidir.
Asgari nezaket, bu topraklara hiç uğramıyor maalesef. Herkes haklı. Herkesin sesi gür çıkıyor. Herkes doğruyu kendisine yakıştırıyor ve maalesef herkes kaybetme korkusu içerisinde panik halde yıkıyor, kırıyor, döküp saçıyor.
Oysa birazcık nezaketten, birazcık insan olma çabasından ve birazcık anlama, anlayarak çözüme ulaşma gayretinden hiç birimize zarar gelmez.
Bilakis, birbirine saygı duyan bir toplumun inşa edilmesinde ve ortak bir yaşamı paylaşma, güzel bir geleceği kurgulamada en önemli kilometre taşını yerine koymak olacaktır.