Siyaset zor iştir. Bir taraftan kazanacak, diğer taraftan kazandıracak olmanız gereklidir.
Hem kendinizin siyasetteki varlığını mümkünse de üst makamlara tırmanarak sürdürmeniz hem de içinde bulunduğunuz siyasi yapı ve onun yöneticisi, karar vericisi olan kişilerin de varlığını pekiştirmelisinizdir.
Partinizin ve onun yöneticilerinin seçmen nezdindeki imajını kuvvetlendirmeli, asla zarar verecek bir çalışma, eylem içerisinde olmamalısınızdır da.
Seçmen kazanmalı, parti kazanmalı, karar verici yöneticiler kazanmalı ve lideriniz de kazanmalıdır ki; siz de kazanabilesiniz.
Seçmene kazandırmadığınızda, parti yöneticilerine veya parti yöneticilerine kazandırmadığınızda lidere kazandırmak, siyasetteki varlığınızı devam ettirmek için yeterli olabilmektedir. Ancak lidere ve partiye kazandırmıyorsanız işte orada siyasetteki varlığınız tehlikeye düşer ki bu hiçbir siyasetçinin istemediği bir sonuçtur.
Türkiye’de “acımasız faydacılık” anlayışı üzerinden yürütülen siyaset tarzında da kazanmak için her yol mübah görülmekte, kartlar her gün yeniden dağıtılmakta, akşamın dostu sabaha düşman, sabahın düşmanı akşama dost olabilmektedir.
Pragmatizmin yani faydacılığın en net ve acımasız haliyle uygulandığı siyaset camiasında, kartları dağıtan, rolleri biçen ve bu roller üzerinden geniş toplum kesimleri için fayda üreten olabilmek zorlaşmaktadır.
Özellikle seçim dönemleri ve şehirlerin yönetimi konularında bu zor durumlar iyice hissedilmektedir.
Yozgat ölçeğinde siyasetin şekillenmesi ve yaklaşan yerel seçimler öncesi iktidar partisinin seçim stratejisini ve adaylarını belirlemesi de yukarıda özetlediğimiz siyasetin alanını daraltan “acımasız faydacılık” anlayışı nedeniyle gecikmektedir.
İl başkanı ve belediye başkanı adayı nedeniyle kendi içine odaklanmış olan Ak Parti’nin, 20 yılı aşkındır profesyonel şekilde başardığı bu süreci bitirip Yozgat’a odaklanmasını da ötelemektedir.
Bu gecikmedir ki; yerel seçimler sonrası için Ak Parti’nin Yozgat’a sunacağı yerel yönetim vizyonunu da kurgulama ve kamuoyu ile paylaşmayı ve bunu uygulamayı da erteletmektedir.
Yine bu erteleme nedeniyledir ki; parti içi denklemleri çözmüş, seçim kaygısından uzak olarak Yozgat’ı nitelikli yönetici kadrolarla buluşturma, onlarla bir Yozgat vizyonu oluşturma ve bu geleceğe planlı bir şekilde ulaşma çalışmalarını da aksatmaktadır.
Ak Parti içerisindeki huzur ve birliktelik, Yozgat için de huzur ve birliktelik getirecektir ki bu da şehrin özlediği gelişmeyi ve kalkınmayı hızlandırabilsin.
Mayıs ayında yapılan seçimle beraber değişen siyasi kadrolar, yeni bir dönemin başlangıcı olmalı ve bu başlangıç eski dönemin arızalarından arınmakla işe başlayıp, yeniyi ve güzeli inşa etmekle yola devam etmelidir.
Ak Parti’nin uzun iktidar döneminde Bekir Bozdağ’ın, Bozdağ’ın ağabeyliğinin gölgesindeki Yusuf Başer’in ve son dönemde Fuat Oktay’ın varlıkları Yozgat için bir kazanç gibi değerlendirilse de aslında Ak Parti teşkilatları açısından bir kayıp söz konusudur.
Bozdağ’ın bakan olması ve Recep Tayyip Bey’le yakın mesaisi onu Yozgat’tan ve teşkilatlardan çok uzağa savurmuş, Yusuf Başer’in gölgeden çıkma ve kendini ispatlama uğraşı, kendi içinde boğulup kalmasına ve teşkilatlara hakim olmasına engel olmuş, Fuat Oktay’ın cumhurbaşkanı yardımcısı olması sıfatıyla göreceli Yozgat’taki gücü de bu savrulmanın neticesinde oluşan boşlukta yeni bir gedik açmıştır.
Şöyle ki; Bozdağ’ın netameli dönemlere denk gelen ve önemli sorumluluklar üstlendiği bakanlık görevi ve Başer’in “benmerkezci” odaklanması teşkilatlara giren faydacı virüslere engel olamamış bilakis açılan zafiyet alanlarından sızmaları getirmiş Fuat Oktay ismi ile güç devşirenler de bu sızmalardan birisini gerçekleştirerek nihayetinde Yozgat merkez ve ilçelerde teşkilatlarda bir dağınıklığa, savrukluğa, gruplaşmalara ve parti içerisinde güç olma savaşlarına dönmüştür.