Son yazımı 15 Şubat’ta yazmışım. Seçim atmosferine girilirken o konuya dair iki yazı kaleme alıp, sürecin dışına çekilmiş, seçim arasında Yozgat’a dair söyleyeceklerimizin “gargaraya getirilmemesi” için bir süre balkondan seyretmiştik olan biteni.
Aradan geçen 3 aylık zamanda Yozgat adına birkaç belediye başkanının isminin ve partisinin değişmesi dışında bir değişiklik olmamıştır.
Kurumlar ve kurum yöneticileri, siyasetçiler ve milletvekilleri, STK’lar, bürokrasi bildiğiniz gibi…
Kurumsal internet sayfaları, sosyal medya ve basına yansıyanlara bakınca Yozgat yöneticileri havanda su dövmeye devam etmektedirler.
İstisnasız hangi kurumu ele alırsanız alın her biri Yozgat gerçeklikleri ile kıyaslandığında tel tel dökülmekte, neredeyse tamamı asli görevlerini icra etmek yerine, asıl mevzuların etrafında dolaşıp asla gerçek sorunlara ve çözümlere eğilmeden, günü kurtarma çalışmaları içerisindedir.
Çalışması gereken “çalışmalıyız”, birliği sağlaması gereken “birlik olmalıyız” vb. açıklamalar yaparak sorumluluğu ve görevi bizim sırtımıza atmakla meşguller.
Yatırım alt yapısını iyileştirmek, sermayeyi güçlendirmek, yatırım önündeki engelleri kaldırmak, niteliksiz işsizlik sorununu çözmek, tarım ve hayvancılığın kangren olmuş sorunlarına çözüm bulmak ve başta Sorgun Tarıma Dayalı Hayvancılık İhtisas OSB’sinin tamamlanması ile Yozgat genelinde Kabalı Meyvecilik Projesi benzeri projeleri çoğaltmak, çiftçileri ve hayvancılık yapanları, şirket/kooperatif gibi organize yapılara yönlendirmek, devlet hibe ve teşviklerini uzun vadeli ve iyi planlanmış yatırımlarla buluşturmak, spor ve spor turizmi ile turizmin her alında alt yapıyı güçlendirmek ve tesisleşmeyi sağlamak, yer üstüne çıkmayı bekleyen tarihi yapılar ile ekonomik kaynakları gün yüzü ile buluşturup şehre artı değer katmak, hülasa Yozgat için potansiyel değer ifade eden her alanda siyasetinden valiliğine üniversitesinden belediyelerine, STK’larından bürokrasisine kadar planlı bir eylemi gerçekleştirmek; onların sırtında görev ve sorumluluk iken, ha bire görevlerinden kaçarak “topu bize atmaları”nda bir değişiklik olmamış. Olmuyor, olmayacak da…
Hangi kuruma bakarsanız bakın, çoğu liyakat esası dışında bu görevlerin tevdi edildiği kişilerce yönetilmekte, hemen hepsinin Yozgat gerçekliğine dair bilgisi çalışmayan kurumlarca üretilmiş eksik ve “yanlış” rapor ve istatistiklerden oluşmakta, etraflarında istihdam ettikleri “çok yaşa padişahımcı” ve makamdan beslenenlerin ufkuna mahkum kalmaktadırlar.
Göreve gelirken veya talip olurken Yozgat için tek hazırlıklarının siyasi dengeyi gözetmek olduğunu, görevlerini icra ediş usülleri ve “icraatları” ile gözlemlemekteyiz.
Ortaya çıkan bu yönetim maharetsizliği ve Yozgat’ın çözülemeyen sorunlarının birinci müsebbibi, bütün bu kurumlara yapılan atamalara onay veren veya ön ayak olan siyaset kurumudur.
Bugün validen, rektörden, diğer kurum yöneticilerinden hoşnut değilsek, Yozgat gerçeklikleri ile kıyasladığımızda hemen hepsini yetersiz ve birçoğunu yanlış atama olarak buluyorsak; bunun tek sorumlusu iktidar partisi yönetimi ve milletvekilleridir.
Onların salt Ak Parti siyaseti açısından bakarak verdikleri kararlar, Yozgat’ı geri bırakmaya devam etmekte, Yozgatlı gencinden yaşlısına, engellisinden ev hanımına, işsizinden çalışanına, iş adamından öğrencisine, çiftçisinden memuruna bütün bir Yozgat olarak Anadolu’nun en geri “bırakılmış” ili olma kaderini yaşamaya devam etmektedir.
Toparlarsak, Ak Parti yönetim kadroları ve milletvekillerinde bir zihniyet değişimi olmadan, eylem ve düşünceleri sorunlarından arınmış daha müreffeh ve yaşanabilir bir Yozgat olmadan, bürokrasiden, üniversiteden ve STK’lardan bir şey beklemek ham hayalcilik olacaktır.