Bir 15 Temmuz’a daha ulaşmışken şairin dediği gibi diyorum “Allah bu millete bir daha 15 Temmuzlar yaşatmasın”
Korkunun, acının, ölümün kol gezdiği o gece bir daha yaşanmasın.
Milletin var ettiği ve asli görevi milleti korumak, onun huzur ve refahı için çalışmak olanlar hedeflerine milleti koymasınlar.
Demokrasinin, çoğulculuğun ve katılımcılığın fırsatlarından istifade edenler, imkanları şahısları ve bir zümre için kullanmasınlar.
Milletimiz kendi öz evlatları saydıklarınca hedefe konulmasın, ölüme itilmesin.
—
Bütün bir millet ve devlet olarak 15 Temmuz darbe girişimine giden süreci, onlarca yıl öncesinden başlayarak iyice irdeleyip, nerede hata yaptığımızı görmemiz gerekir.
Kim darbeye kalkıştı, hangi kurum ve araçları kullandı, bu kurum ve araçları nasıl ele geçirdi, bunun sosyolojik zeminini nasıl kurdu?
Hangi zeminde yükseldi ve bu yükselmeye hangi kurumlar/sistemler aracılık etti?
Darbe girişimine kalkışan hainler, toplumda nasıl var oldu, hangi yol ve yöntemlerle gücünü artırdı ve sosyolojimizi bu yapılanmaya yönlendiren saikler nelerdi?
Milletimiz elbette ki bu sorgulamayı yapmaktadır, nitekim o gece gösterilen direniş bunun nişanesidir.
Ancak asıl sorgulamayı hükumetimiz yapmalıdır…
Bu ve benzeri yapılanmaların devlete nasıl sızdığı iyice irdelenmeli, devlette liyakat; sadakatin yerini almalı, devlet yönetme mahareti, bir gruba, ırka, dine mensup olmanın önüne geçmelidir.
15 Temmuz öncesinde bozulmaya başlayan ve darbe girişimini getiren yozlaşmadan arındırılmalı, devlet kurumsallığı yeniden inşa edilmelidir.
Kurumların hafıza yeniden var edilmeli, her bir kurum asi sorumluluklarını yerine getirmek üzere yeniden dizayn edilmelidir.
Sosyolojimiz bu tür yapılanmaları gönülle veya maddeten desteklemekten korunmalı, devlete veya onun kurumlarına alternatif oluşturacak güce erişmeleri engellenmelidir.
Hiçbir kişi / zümre / grup / cemaat / tarikat / ırk / din mensubuna ayrıcalık tanınmamalı, devlet karşısında tüm bireyler eşit hakka sahip olmalı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tüm haklarına rahatlıkla ulaşabilmelidir. Ayrıcalıklı kişi/zümre/grup/cemaat/tarikat/ırk/din mensubu oılmadığı gerekçesi ile hakkı elinden alınmamalı, zulme uğramamalıdır.
Bu manada devlet sosyolojiyi de gerekirse yeniden tanzim etmelidir.