15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan o karanlık saatlerin izleri hala dün gibi taze, hala hafızalarımızda tap taze yerini koruyor. Ülkemizin kalbine saplanmak istenen hançer, milletimizin asil duruşu ve cesaretiyle kırıldı; ama o hançerin izi gönüllerde bir daha silinmemek üzere kaldı.
O gece demokrasimize kasteden ve devletimizin kılcal damarlarına kadar sızan FETÖ’cü hainler, milletimizi teslim almak, ülkemizi esir etmek istediler. Oysa unuttukları bir şey vardı; Bu millet söz konusu vatan olunca gözünü budaktan esirgemez, canını dişine takar, gerekirse göğsünü namluya siper ederdi.
15 Temmuz’un akşam saatleriydi. Ankara ve İstanbul’da yaşanan askeri hareketlilik, ilk başta bir tatbikat zannedildi. Ama kısa sürede görüldü ki, bu sıradan bir gece olmayacak. Olayların seyri değişiyor, hava puslanıyor, milletin üstüne kara bir gölge düşüyordu. Biz de gazeteci refleksiyle kameramızı, kalemimizi alıp sokağa indik. DHA Muhabiri Harun Gökçeoğlu ve İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ferhat Açıkgöz ile birlikte Yozgat’ın kalbi olan, Cumhuriyet Meydanı’nda gözlemler yapmaya başladık.
Henüz meydan tenhaydı. Halk evindeydi ama bir tedirginlik, bir kaygı sokak aralarında gezinip duruyordu. Emniyet güçleri hazır kıta görevdeydi; çelik yelekler giyilmiş, telsizler susmuş, gözler tetikteydi. Herkes bir şeylerin farkındaydı ama kimse tam olarak neyle karşı karşıya olduğumuzu kestiremiyordu.
Derken Lise Caddesi’nden beyaz bir araç hızla geldi, Saat Kulesi yönünde aniden durdu. Genç bir delikanlı, arabanın kapısını açar açmaz yere inerek haykırmaya başladı; “Burası Yozgat! Kimse darbe yapamaz! Hadi gelin, buradayız! Demokrasi için canımız feda!”
Yüreği vatan sevgisiyle dolu bu genç, adeta milletin vicdanı olmuştu. İşte o an, bunun sıradan bir gece olmayacağını anladık. O anın ardından her şey bir anda değişmeye başladı.
Lise Caddesinde bir esnafın iş yerindeki televizyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Milletimizi meydanlara davet ediyorum” çağrısı dikkatimizi çekti. O çağrı Yozgat’ta da adeta bir kıvılcım oldu. 10-15 dakika içinde Cumhuriyet Meydanı insan seline dönüştü. Kadını, erkeği, genci, yaşlısı, eli ayağı tutan herkes tek yürek olmuş, devletimize sahip çıkmaya koşmuştu.
O dönem AK Parti İl Başkanı Harun Lekesiz, Belediye Başkanı Kazım Arslan ve İl Jandarma Komutanı Albay Selçuk Yıldırım, (şuan Tümgeneral ve Diyarbakır Bölge Komutanı olarak görev yapıyor) meydanda halkla buluştu. Kalabalığın coşkusu arttıkça meydan nefes almaz hale geldi. Ardından Yozgat Valisi Kemal Yurtnaç geldi. Binlerce kişinin yüreğine su serpen konuşmasında demokrasiye sahip çıkmanın önemine vurgu yaptı.
Gecenin karanlığına rağmen milletin iradesi yıldız gibi parlıyordu. Tankın topun karşısında iman dolu göğüsler vardı. Kurşunlara rağmen geri adım atmayan yürekler vardı. Millet, “Ya istiklal ya ölüm” demişti bir kez daha.
O gece, sadece bir darbe girişimi püskürtülmedi. O gece milletimizin onuru, vatanımızın bağımsızlığı kurtarıldı. Bedeli ağır oldu. 252 şehit verdik. 2.740 yaralımız oldu. Ama halkımız “ölürsem şehit, kalırsam gazi” diyerek meydanlarda nöbet tuttu. Tarihin akışına yön veren o kanlı gecede, milletimizin cesareti hain planları alt üst etti.
Üzerinden 9 yıl geçse de, zaman o geceyi unutturamaz. Çünkü bu millet unutanlardan değil, unutturmayacaklardan oluşur. Bizler, o geceyi yaşayan, yazan ve anlatanlar olarak her 15 Temmuz’da bir kez daha haykıracağız; Unutmadık, unutturmayacağız!
