İnsanın doğasında kıskanmak, üstün olma arzusu, başkasıyla kendini kıyaslama duygusu her zaman vardır. Çocuklukta kardeşini kıskanırsın. Okul çağında başarılı arkadaşlarına özenirsin; öğretmenin onu takdir ettiğinde sen de takdir edilmek istersin. İş hayatında ise başarı kazananı değil, nasıl kazandığını sorgular hale gelirsin. Ama bu duygular zamanla içimizde büyüyüp hasede, kıskançlığa dönüşürse, insanı içten içe kemiren bir kurda dönüşür.
Hasetlik, çekememezlik ne başkasına fayda sağlar ne sana. Aksine, insanın yolunu tıkar, gelişimini engeller. Başkasının mutluluğu seni mutsuz ediyorsa, orada ciddi bir iç huzur eksikliği vardır. Oysa güzel olanı görmek, iyiyi örnek almak, “Ben de çalışırsam başarabilirim” demek, kişiyi hak ettiği seviyeye ulaştırır.
Bugün toplumun önemli bir bölümü kendini başkasıyla kıyaslamanın peşinde. Ama geliriyle giderini karşılamakta zorlanan insanlar, hem ekonomik hem de psikolojik bir çıkmazın içindeler. Örneğin 20 bin TL maaş alıp, başkasının aldığı aylık 200 bin TL’lik hayatı yaşamak isteyen çok. En pahalı telefonları ile dolaşan ama cebinde dolmuş parası, bir sigara parası olmayan vatandaşlarımız da yok değil. Böyle düşüncede olan insanların ne kendine, ne ailesine, ne de çevresine bir katkısı olmaz. Atalarımız “ayağını yorganına göre uzat” diye boşuna dememiş.
Çoğu zaman insanlar başkalarının hayatını izlemekten, kendi yolunu kaybediyor. Birinin arabası, ötekinin kıyafeti, bir başkasının evi derken herkes birbirine bakıp kendi gerçeğini unutuyor. Oysa önemli olan başkasının nereye geldiği değil, senin nereye gitmek istediğindir. Bu da ancak özeleştiriyle olur. İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmayı öğrenmek zorundayız. Gece yastığa başımızı koyduğumuzda ya da aynaya her sabah “Ben neredeyim, ne yapıyorum?” diye baktığımızda en başta başkasını değil kendimizi sorgulamalıyız.
Bir diğer önemli nokta da sevmek ve saygı göstermek meselesi. Herkes herkesi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda. Senin sevdiğini ben sevmeyebilirim, benim sevdiğimi de sen sevmek zorunda değilsin. Sen birinin hakkında yorum yaparken unutma ki başkaları da senin hakkında mutlaka yorum yapıyordur. Benim doğrum senin doğrun olmayabilir. Bu yüzden herkes kendi penceresinden bakar dünyaya. Ama kirli camdan bakan, dışarıyı da kirli görür. Yani o zaman önce kendi penceremizi, temizlemeliyiz.
Kıskançlık insanı karamsarlığa iter. İster ki herkes kendisi gibi düşünsün, kendisinin istediği doğrultuda hareket etsin ama öyle bir dünya yok. Kimi tatlı sever, kimi ekşi. Herkesin düşüncesi başkadır. Sana güzel gelen başkasına çirkin gelebilir. Onun için kıskanmak yerine kafa yapımızı değiştirelim.
Penceren kirliyse hayatı da kirli görürsün
