Söyle bana ey kebir hayat bir çınar ağacı gibi dimdik durmak
Rüzgara soğuğa aldırmadan öylece ayakta kalmak mı?
Bir buz parçası gibi damla damla eriyip akmak
Yada yanık çalan bir keman gibi için için yanmak mı?
Söyle bana ey kebir hayat uzaklarda yanan bir kulübenin ışığı mı?
Son baharda kopan bir yaprak mı?
Hayat bir kuşun kanadın da nefes nefese uçmak mı?
Hayat suyun yüzeyin de batmadan koşmak mı?
Söyle bana ey kebir hayat bir yaz meltemi mi?
Yasemin bahçesi mi? Sarı çiçeğin benzi mi?
Hayat hırçın dalgaların eline kendini bırakıp kıyılara vurmak mı?
Yoksa karlı dağlara meydan okuyan bir kardelencik olmak mı?
Söyle bana ey kebir hayat mehtabın altında nazlı nazlı oynayan nilüfer olmak mı?
Yoksa çöl ortasında seraptan aniden uyanmak mı?
Pembe bir rüya mı? Yoksa siyah beyaz bir gerçek mi?
göz açıp kapayana kadar sürecek anlık bir hesap mı?
Söyle bana ey kebir hayat çalışmaktan elleri çatlak çatlak olan ana olmak mı?
Helalimle nasıl geçinirim diye düşünmekten yüzü kırış kırış olan baba olmak mı?
Bir dağın kainatı sırtlandığı gibi sırtlanıp ta hayatı
Günü gelince ömrü bir günlük kelebek gibi uçup gitmek mi?
Söyle bana ey kebir hayat akıp giden zaman için de aynı yörüngede dönmek mi?
Sonunda aynı sokağa çıkıp, bir yıldız gibi kayıp gitmek mi?
Hayat Medineli Musap gibi hayatla savaşmak mı ?
Yadda bir duvar gibi susup susup ta sonra büyük bir gürültüyle çökmek mi?
Söyle bana ey kebir nedir bu hayatın amacı
yaratmak mı , öldürmek mi? Kazanmak mı, kaybetmek mi?
Seçmek mi, seçilmek mi? Sormak mı, sorulara cevap bulmak mı?
Yada yolunu şaşırmadan, kızgın çölleri geçmek mi?