Önemli bir mevzu içinde başka bir mevzunun hallolmasını isteyenler için söylenmiş meşhur bir sözdür: “Kasap et derdinde koyun can derdinde”
Malum son zamanlarda ortalık toz duman adeta. Herkes ya bir şey peşinde ya da bir şeylerin derdine düşmüş gidiyor, nereye gittiğini bilen kişi sayısının çok olduğunu düşünmüyorum.
Konumuz ekonomik durumlar ve referandum. Türkiye’de başka bir gündem konusu olduğunu zannetmiyorum.
Çünkü her şeyin başında ekonomi gelmektedir. Ekonomisi sağlam ülkeler, vurdukları yerden adeta ses getiriyor.
Bakınız Almanya, Hollanda ve diğerleri… Bizim Konya ilimiz kadar toprak bütünlüğü ve büyük olmayan Hollanda bu kadar güçlü olmasa Türkiye’ye kafa tutabilir miydi?
Almanya’yı zaten söylemek dahi istemiyorum. Alman ekonomisi ve teknolojik gücü hemen herkes tarafından bilinmektedir.
Türkiye bir süreden beri artık ben kendi ayaklarım üzerinde durmanın mücadelesini vereceğim dediği günden bu yana başı dumanlı.
Tarihte olduğu gibi bugünde Türk Milletini diz çöktürmek istenmektedir. Yine tarihte olduğu gibi artık günümüzde savaşlar cephede süngü ya da benzer aletlerle yapılmak yerine teknolojik ve biyolojik güçlerle yapılmaktadır.
Yani güçlü ekonomi ve teknolojiye kim sahipse savaşın galibi (!) onlar olmaktadır. Dolayısıyla kendimizi boş hayallerle kandırmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Biraz daha akıllı hareket etmenin zaman içinde faydasını muhakkak hep birlikte göreceğiz.
Fakat an itibariyle Türkiye’ye baktığımızda yukarıda adından söz ettiğimiz ülkeler kadar güçlü olmadığımız malum bu bakımdan biraz daha zamana ihtiyacımız var.
Genel olarak böyle bir değerlendirmenin ardından “Kasap Koyun Meselesi” içinde konunun özüne dönecek olursak asıl anlatmak istediğim Ülke genelinde referanduma has bir hareketlilik söz konusu olurken, bu durum kısmen Yozgat’ta da görülmektedir ancak, bu hareketliliğin ekonomiye yansımaması başta esnafımızı ve vatandaşımızı ciddi şekilde düşündürmektedir.
Yine “Kasap Koyun Meselesi” örneğini vererek, bir konuyu kısaca anlatıp sohbeti noktalayalım istiyorum:
Dün 14 Mart Tıp Bayramı idi. Bu gün dolayısıyla Sağlık Sen Yozgat Şube Başkanı Latif Karagöz, yaptığı açıklamada sağlık çalışanlarının sorunlarına değindi.
Sağlık çalışanlarının karşılaştığı sorunların vicdanları yaraladığını belirten Karagöz, “Bizler 14 Mart ruhunu tüm kalbimizde hissederken, ne yazık ki bugün o ruhun temsilcileri doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın karşılaştığı sorunlar vicdanları yaralamaktadır.Resmi rakamlara göre 2015 yılında beyaz kod’a bildirilen şiddet vakası sayısı 11 bin 318’dir. Sadece bu resmi rakam dikkate alındığında her gün 31 sağlık çalışanı şiddete uğramaktadır. Tutuklu yargılamanın kağıt üstünde kalması, şiddet uygulayanlara hizmet alımı ile ilgili bir kısıtlama getirilmemesi ve şiddete karşı yeterince mücadele verilmemesi nedeniyle sağlıkta şiddet her geçen gün tırmanmaktadır. Sağlık çalışanları can güvenliğinden yoksun bir şekilde hizmet sunmaktadırlar. İş yükü dayanılmaz bir hal almıştır. Bir yılda muayene sayısı 22 milyon artmış, 4 Milyon 770 Bin ameliyat yapılmıştır. İş yoğunluğuna çözüm için planlı bir istihdam politikası hala yürürlüğe konmamıştır. 100 Bin kişiye düşen hekim sayısında OCED ortalaması 339 iken Türkiye’de bu sayı 179’dur. Ebe hemşire ortalamaları da farklı değildir.
Kadro bekleyen sağlık çalışanları için somut bir adım atılmadığını savunan Karagöz, “Böylesine bir personel açığı varken, 250 bine yakında ataması yapılamayan sağlık çalışanının olması da ayrı bir garabettir. Kadro bekleyen tüm çalışanların bu talepleri konusunda da ne yazık ki somut bir adım atılmamıştır.