Son dönemde hemen her üründe ciddi fiyat artışları var. Yüzde 45 ile 300 arasındaki fiyat artışları neticesinde enflasyon yükselmiş, alım gücü düşmüştür.
Devletimizin istatistik kurumu yüzde 21’lerde enflasyon açıklarken Maliye Bakanlığımız 2022 yılı yeniden değerleme oranını yüzde 36 açıklayarak hissedilen enflasyonun daha yüksek olduğunu ve devletin her türlü alacağına bu oranı uygulayacağını beyan etti.
Her ne kadar pazar şartları içerisinde biz tüketiciler gerçek enflasyon rakamlarının çok daha yüksek olduğunu görsek ve yaşasak da devletin itibarına halel getirmeyelim ve yukarıdaki rakamları kıstas alalım. Yaşadığımız gerçeklikten öteye, inandırılmak istediğimize ikna olmuş gibi yapıp; seçim döneminde pastadan sunulacak payı beklemeye başlayalım.
Doların TL. karşısında son bir yılda % 80’e dayanan değer artışı, ithal ürünlerde ve ithal ikame sanayinin çıktısı ürünlerde de her gün yeni bir zam dalgası olarak iç piyasada kendini hissettirmekte.
Kur artışı ve “yüksek faiz” konusunda “nas” üzerinden ısrarla sürdürülmeye çalışılan “düşük faiz” hamlelerinin neticesinde de fiyat artışlarının önüne geçmek mümkün olmamakta.
Son aşamada AKP, fahiş fiyat artışlarının “stokçular”dan kaynakladığı iddiası ile “stokçuluk” yapanlara ağır cezalar getirecek yasa teklifi üzerinde çalışmaktadır.
Enflasyonun dizginlenemediği, fiyatların her gün değiştiği ekonomilerde stok yaparak, malın durduğu yerde değerinin ve kazancının artırılması eğilimi daima olagelmiştir. Buradaki bir diğer amaç da, satılan malın yerine aynı maliyetle yenisinin konulamayacağı endişesidir, o halde satıp daha yüksek maliyetle almak yerine az az miktarlarda satarak gelecek zamlarla kazancı artırmak ve bu kazançla oluşacak maliyetleri dengelemektir.
Her iki amaç da bakılan açıya göre ticaret içerisinde makul karşılanabildiği gibi birincil amaç piyasayı kilitleme, tüketicilerin uygun fiyatla mal bulmasının önüne geçme ve dahi enflasyonu artırma sebebi olması gibi etkenlerle ekonomiler için tehlike işareti de sayılabilir. Bu bakımdan cezayı hak eder tarafı da vardır.
“Düşük faiz” ve fiyat artışlarını salt stokçuluk üzerinden değerlendiren ve bu konularda çalışmalar yürüten AKP, konunun nas bağlantısı üzerinden hareket etmektedir.
Yeri gelmişken bir nasdan da ben haberdar etmek isterim hem AKP’lileri hem de Diyanet kurumunu.
Bakara suresi 219. Ayet (diyanet mealinden baksınlar lutfen) de şöyle denir: “Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar; de ki: İhtiyaç fazlasını.”
İhtiyaç fazlasını. Yani kendin ve ailenin ihtiyacından fazla olanı infak et. Dağıt, bağışla, paylaş.
Neyi, ihtiyaç duymadığın için kirada duran evini. İhtiyaç duymadığın için bankada stokladığın paranı.
Neyi, ihtiyacından fazla gelip artırarak altın, gümüş, döviz, menkul kıymet olarak stokladıklarını.
Buyurun size nas. Bu nas’ın hükmünü de yerine getirecek misiniz?
Bu nas’ın emrettiği gibi ihtiyacınızdan arta kalanı ihtiyaç sahipleriyle, muhtaç duruma düşmüşlerle, yoksullarla paylaşacak mısınız?
Yüksek enflasyon ve fahiş fiyat artışlarıyla beli bükülmüş, alım gücü düşmüş, geliriyle giderini dengeleyemeyen ve ihtiyaçlarından kısmak zorunda kalan milletimizin bu döneminde, Diyanet kurumu bu nas’ı hatırlayacak/hatırlatacak ve buradan bir kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma çıkaracak mı, AKP kur artışını ve zamları engelleyememenin karşılığında bu nas üzerinden milletle buluşabileceği bir hamle yapabilecek mi bekleyip göreceğiz…