Sayın Cumhurbaşkanımızın geçtiğimiz yıl imzaladığı Paris İklim Sözleşmesi halen yerel yönetimlerimizin algılayamadığı çok önemli bir çevre-şehircilik konusudur. Çünkü belediyeler ve il özel idareleri eski atık su-kanalizasyon arıtma tesislerini modernize edebilmek için çok yüksek bir meblağı bulmak zorundadırlar. Aynı durum yeni arıtma tesisleri yapmak için de geçerlidir.
Bu hatırlatmanın üzerine bir örnek vererek konuyu detaylandırmış olayım. Nüfusu 35.000 olan bir ilçenin arıtma tesisini kâğıt üzerinde projelendirmek için sadece mimarlık-mühendislik ofisine minimum 450.000 TL ödeme yapılması, projenin uygulanması için ise 30.000.000 lirayı gözden çıkarmak gerekir. Nüfus ve atık miktarı arttıkça sağlıklı bir arıtma tesisi kurmanın maliyeti de katlamaktadır.
Böyle bir tesise Yozgat’ın ihtiyacı var mı? Var. 14 ilçemiz ve 4 OSB’miz vardır. Yüzbinlerce insan ve onlarca tesisten milyonlarca ton atık su salınmaktadır.
Bu örnekten hareketle Yozgat ve ilçelerini nüfus bakımından göz önünde bulundurduğumuzda söz konusu tesisler için bizim belediyelerimizin, OSB ve valiliklerimizin böyle bir bütçe ayırmalarının mümkün olmadığını biliyorum.
Kaldı ki; bütçe yapacak durumları dahi olsa az sonra anlatacaklarım dikkatle takip edildiğinde bütçe ayırmalarını tavsiye etmem.
Şöyle ki; Paris İklim Sözleşmesi der ki; Sera gazını indirgeyen bütün projelerinizde tamamı karşılıksız AB-BM fonlarından faydalanabilirsiniz. Çünkü sorun bölgesel değil küreseldir. Eski tip biyolojik arıtma tesislerinin hepsi çökertme havuzu mantalitesine sahiptir. Bu sistem arıtma tesisleri de çok fazla sera gazı üretimi sağlar, Dolayısıyla küresel ısınma ve buzulların eriyerek birçok kara parçasının sular altında kalmasına ve canlı türlerinin yok olmasına neden olur.
Nitekim biyoreaktör üniteli dediğimiz kapalı sistem atık su arıtma tesislerine geçilmesi gerekir. Bu sistem aynı zamanda evlerden, ticarethanelerden ve organize sanayi bölgelerinden çıkarak deniz, göl veya akarsuları aşırı derecede kirleten, bu sebeple müsilaja neden olan kimyasal içerikli atıkları da nötralize eder.
Yunan adaları dahil olmak üzere AB ülkelerinin tamamı yıllar önce bu sisteme geçmiş olmasına rağmen ülkemizin yerel idareleri halen bu modern arıtma sistemlerinin bilincinde değillerdir. Örneğin Venedik’e gelen 25 milyon turistin bütün pisliği Venedik kanallarından geçer, fakat siz o suyun üstünde tertemiz ve kokusuz romantik bir gondol türü yaparsınız. Bizim sahillerdeki arıtma çıkış yerleri ise Venedik’in binde biri yoğunluğunda bile olsa yine kanalizasyon kokar !…
Oysa bu sistemi kurmak yerel yönetimlerimize tamamen ücretsizdir, fakat ülkemizin imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın maddelerinden bir tanesini dahi bilmezler. Nitekim AB’nin 6 yıl için ayırdığı 800 milyar Avro bütçenin 14.5 milyar Avro’su yalnızca Türkiye içindir. Bu paranın 4 milyar Avro’su ise bahsettiğim çevre projeleri içindir. Şu an ülkemizde biyoreaktör sistem arıtma tesisleri için uygulama projesi yapan belediye sayısı 2, valilik (özel idare) sayısı 1, OSB sayısı ise yine 1 tanedir. Oysa bu iş için ayrılan 4 milyar Avro hibe kaynak varken ülkemizin çevre ve insan sağlığına olumlu katkısı olacak bu tesislerin kurulumu için yüzlerce başvurunun hazırlanmış olması gerekirdi.
Sonuç olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın imza altına aldığı ve üzerinden bir yıl geçen Paris İklim Anlaşmasını detayı ile incelenip, hibe yoluyla Yozgat’ta ihtiyacı hissedilen tesisler kurumlarımızın kasasından bir kuruş çıkmadan yapılabilir.
Valiliğimiz, belediyelerimiz ve OSB Yönetimlerimizin konuya duyarlılık göstereceklerini, kapalı sistem atık su arıtma tesisini gündemlerine alarak AB Hibesinden faydalanıp ilimizi çevre ile uyumlu yatırımlarla buluşturacaklarını umarak, bitirelim.