""

Bozok Sessizliğini Koruyor « Yeniufuk Gazetesi

25 Kasım 2024 - 22:51

Bozok Sessizliğini Koruyor

Bozok Sessizliğini Koruyor
Son Güncelleme :

04 Ekim 2022 - 16:04

Sağlık Bilimleri Açısından Kenevir kitabı üzerinden Yozgat Bozok Üniversitesi’nin kenevir alanındaki çalışmalara ve kitabın hazırlanma, basım ve tanıtım usülüne dair eleştirilerimizi iki yazıda klavyeye dökmüştük.

Son yazımızda cevabını merak ettiğimiz 12 soru sormuştuk. Soruları dikkatlice okuyan her kişinin soruları hazırlayan bizler gibi kafasında şüpheler oluşmasına neden olacak bu yazıya cevap yine gelmedi. Salı günü kitabı basan yayın evinin ve basın birimi aracılığıyla rektör yardımcısının telefon numaramı aldıkları bilgisi bana iletildiğinde; memnun olmuştum. Hem sorularıma cevap verilecekti, konuya dair bilgi eksiklerimiz giderilecek kafamızdaki şüpheler son bulacaktı, hem de bugünkü yazım, o konuşmalardan gelen doğru bilgileri içerecek, belki de ben sorularımla oluşturduğum şüpheden dolayı özür dileyecek, gerek rektör yardımcısı gerekse yayın evince verilen doğru bilgilerle Bozok’a dair algıyı olumluya çevirecek okuyucuları doğru bilgiyle buluşturacaktım.

Olmadı. Bir haftalık bekleyişimin ardından sizinle soruların cevaplarını ve varsa netleştirilmeyi bekleyen flu alanları aydınlatmak adına yeni bir bilgi paylaşamıyorum.

Sükut ikrardan gelir diye güzel bir deyimimiz vardır. Buradan hareketle bazı eleştirilerimizin kabul edildiği, bize hak verildiği sonucuna ulaşırken diğer yandan bazı eleştiri ve sorularımızın belki de Yozgat basınının ciddiye alınıp cevap verilmeye değer bulunmadığı anlamını çıkarabiliriz.

Son cümlemdeki “basının ciddiye alınmaması” durumu son dönemlerde yadırgamadığımız hatta alışık olduğumuz bir tavırdır.

Yozgat’ta hiçbir kurum ve yöneticisi, yazılan yazıları, ileri sürülen iddiaları ve önerilen projeleri ciddiye almamaktadır. Hiç kimse kendini bu şehre ve bu şehrin insanına karşı sorumlu hissetmemektedir. Basın sadece onların gönderdiği basın bildirilerini yayınlayacak, onların kendi ağızlarından çıkan kendi kalemleri ile yazılan övgü cümlelerini yazacak kadar kıymetlidir. Eleştirmemeli, sorgulamamalı, önermemeli, varsa bir yanlış zinhar dile getirmemelidir.

Onların “meşruiyet” kaynağının basın, halk ve yöneticisi oldukları kurumların çalışanları olmamasının şüphesiz bunda etkisi büyüktür.

Her bir yönetici, bu makamlara gelecek olanları belirleyen irade ve bu iradenin referans aldığı kişilerle olan ilişkilerini iyi tutmakla yetinmektedir.

Bulundukları makamlarda ne ürettikleri, sorumluluk alanlarındaki kişilerin hayatlarına, çalışma şartlarına ve şehre ne kattıklarına bakılmaksızın o makamlarda uzun yıllar kalmak ve kalırken de “meşruiyet iradesini” memnun etmek gayet mümkündür.

Bu şartlar altında da her yaptıklarını kendi bakış açılarında “meşru ve hak” olarak görebilmektedirler.

Bu “meşruiyet ve hak”lılık; emanet edilen makamlardan alınan güç ve kurumun verdiği yetki ile görevin kötüye kullanılması, haksız kazanç, kaynakların israf edilmesi, kamu yetkisi ile pek çok kurumda öncelikle çalışanlara ve sonrasında da bu kurumdan hizmet alan vatandaşlara zulüm olarak neticeler vermektedir.

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın anlayışında süfli istekleri peşinde yaşam tüketen geniş halk kitlelerinin bu uygulamaları meşrulaştıran kanıksama ve “alkışlama” davranışı da bu davranışları sergileyen yöneticiler için sıçrama noktası etkisi yapan bir motivasyon kaynağı olmaktadır.

Buradan dönüş zordur lakin imkansız değildir.

Öncelikle, bahşedilen makamlardan, ünvanlardan, yetkilerden sıyrılıp bir birey olmanın şuuruna ermek gerekmektedir. İsminizle, kişiliğinizle, duruşunuzla (istikametinizle) toplum içerisinde varlığı ile anlam ifade eden bir birey olduğunuzu keşfettiğinizde, makam ve getirisini ifade eden ceketi sıyırır kainatta bir boşluğu anlamlandıran “insan”a ulaşırsınız.

O insana ulaştığınız noktada da alçakgönüllü, adaletli, hakkaniyetli, dürüst ve istikamet üzere bir yaşam sürersiniz. İstikamet üzere bir yaşamda da haksız kazanç, görevi ve yetkiyi kötüye kullanma, mobbing, ihalecilik, torpil, israf ve benzeri kötülüklere yer yoktur. İşte o zaman halk size makamlarınızdan dolayı duyduğu saygıyı içselleştirip, kişiliğinizle kimliğinizle duruşunuzla bir anlam ifade ettiğiniz için duymaya başlar.

Rahmetli Cüceloğlu’nun sözü ile bağlayalım;

“Makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz. Arkamızda sadece insanlığımız kalır ve öldüğümüzde sadece çıplaklığımızı götürebiliriz bu dünyadan.”

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.