Ak Parti kuruluşunda 3 Y (Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklar) ile mücadele edeceğini dile getirerek ve vaat ederek iktidar yolunu açtı.
Üst üste gelen ekonomik krizler, Özallı yıllarla başlayan bolluğu alıp götürmüştü. Ak Parti’yi iktidara getiren de aslında Özal öncesi dönemlerdeki ambargo ve yokluk günlerini yaşamış ardından ANAP’la bollukla tanışmış ve akabinde 90-2000 arasında yeniden ekonomik sıkıntılar çekmiş olan kitlenin eski günlere dönme korkusu ve alışmış olduğu refah düzeyinin yeniden inşası umuduyla destek vermiş olmasıdır.
Aradan geçen 20 yıllık süreçte bu neslin büyük çoğunluğu ya ahirete intikal etti veyahut başta çocukları olmak üzere başkaca kişiler üzerindeki belirleyici, karar alıcı etkilerini kaybettiler. Özetle Ak Parti seçmeninin omurgasını oluşturan seçmen grubu yaş ortalaması 50’ye dayanmış, toplumsal etkisini yitirmiş kitledir.
Onlarca yıl babaannelerimizin bizim, son 25 yıldır da anne ve babalarımızın çocuklarının kulağına fısıldadığı Ak Parti öncesine dair yokluk, yoksulluk günleri hikayesi artık yeni nesilde karşılık bulmuyor. Yeni nesil son 5 yıldır Ak Parti iktidarında yokluğu, yoksulluğu, işsizliği iliklerine kadar hisseder olmaya başladı.
Bir okulu bitirmiş veya bir meslek sahibi olmuş kişilerin kolay iş bulamaması bulursa da yüksek işsizlik oranından dolayı düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalınması, devlet kurumlarına yapılan başvurularda liyakatten uzak torpil iddiaları, buna ilaveten her gün bir yenisi açıklanan yolsuzluğa dair iddialar gençlerin bugün yaşadıkları gerçeklikler üzerinden yeni bir bakış ve değerlendirme yapmasına imkan tanımaktadır. İşsiz veya düşük ücretle çalışan, iş bulamayan gençlerin, verilere göre 25 milyonun yoksulluk sınırının altında yaşadığı bir ülkede yolsuzluk iddiaları ve çok maaşlı kamu görevlileri gerçeğinden hareketle özlemini çektikleri bir yaşam için kulaklarına fısıldanandan ziyade hayatın gerçeklikleri ile karar verecekleri de aşikar. Zira iş bulamıyorlar, evlenemiyorlar, çoğu üniversite mezunu hala babasından harçlık alıyor!
Yoksulluk, yokluk ve yolsuzluk sarmalında hayatını idame ettirmeye çalışırken, ötekileştirilmek, düşünmesinin ve düşündüğünü ifade etmenin önüne de engeller konulması, gençleri bunaltmaktadır. Konuştuğum bazı gençler kendilerine anlatılan “eski Türkiye” ile bugün yaşadıkları Türkiye arasında farklılık olmadığını ifade etmektedirler.
İletişim imkanlarının arttığı bir dönemde artık “ey cehape” söylemi kitleleri ikna etmeye yetmeyecektir, yetmemektedir. Elimizin altındaki internetin sunduğu bilgi havuzu bu söylemlerin anında sağlamasının yapılmasına imkan tanımaktadır.
O halde madem “TÜRKİYE Yüzyılı”ndayız, bu yüzyıl, gerçek manada fikir, ifade, inanç özgürlüğünün olduğu, adaletin maksimum düzeyde tesis edildiği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının huzur ve güven içerisinde yaşadığı müreffeh bir dönem olsun.
Ama bu yüzyılın startını da yoksullukla, yolsuzlukla ve yasaklarla vermeyelim.
Bizim ömrümüz muhtemelen bu yüzyılı inşa etmeye yetmeyecek, ama gençlerimize bırakacağımız devlet kurumsallığı ve işlerliği, sosyolojik yapıdaki adalet ve eşitlik onlara bu yolda ciddi sıçrama taşları olacaktır.
Bu gerçekleşmediği taktirde gençlerimizin yazacağı tarihte; Ak Partili yıllar da yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar dönemi olarak adlandırılacak ve emin olunuz ki o dönemin siyasileri de “ey akape” diyerek bugünlere atıfla kendilerine siyasi arenada yol açacaklardır.