""

Akif… Mehmet Akif… « Yeniufuk Gazetesi

20 Nisan 2024 - 10:56

Akif… Mehmet Akif…

Akif… Mehmet Akif…
Son Güncelleme :

27 Aralık 2021 - 17:44

Katıksız Türklüğün ve Müslümanlığın ve dahi insan olmaklığın adıdır Akif…

Pervasız, mihnetsiz delikanlı duruşun adıdır Akif…

Dürüst, ahlaklı bir Adam’dır…

Liyakate geçim kaynağı işinden ayrılmayı ve maaşsız kalmayı göze alacak kadar sadıktır…

Sözünün eridir. Şözünü şeref bilip ağzından çıkanın kölesi bir şeref timsalidir…

Kalemi eğilmemiş, bükülmemiş, satılmamış ve satın alınamamıştır.

İstiklal Marşı için verilen hediyeyi içinde bulunduğu maddi yoksunluğa rağmen elinin tersiyle itecek kadar vatan sevdalısıdır.

Bugün adına yarışmalar, ödül törenleri, sempozyumlar düzenlenip kitapları yeniden basılanlar gibi İstiklal Savaşı’ndan kaçmamıştır. Vatanını karış karış gezip bir İstiklal kıvılcımı yakmanın çilesini çekmiştir.

Kimseye kul olmamıştır. İnandığı değerlerle çelişenin kim olduğuna bakmadan eleştirmiş, yanlışa sürüklenen devlet başkanı da olsa karşısında durmuş, sesini gür bir şekilde haykırmıştır.

İşsiz kalmıştır, geçim sıkıntısı çekmiştir, yetmemiştir istiklali uğruna mücadele ettiği vatanından sürgün olmuştur. Yine de “İstikamet üzere” olmaya devam etmiştir.

Akif, unutulan, unutturulmaya çalışılan bir ruh, bir yaşam tarzı bir insanlık abidesi…

Kuru anma toplantılarında ruhsuz sözlerle adı anılan bu ülkenin garip evladı…

Sözüne sadakati yani şerefiyle eş değer tutması… Kendi siyasal anlayışından olmamasına rağmen liyakatli mesai arkadaşının işten çıkarılması karşısında hem o siyasal yapıdan hem de memuriyetten ayrılışı… Yol arkadaşının vefatı sonrası zaten kıt kanaat geçinen evine onun çocuklarını da alıp geçimlerini üstlenmesi… “Alkolik” Neyzen Tevfik ve “komünist” Nazım Hikmet’le karşılıksız, önyargısız dostluğu… İstiklal Harbinde desteklediği ve kuruluşunda katkısı olan Cumhuriyet yönetimiyle iyi geçinip yağ bal içinde yaşamak varken uygulamalara getirdiği eleştiriler neticesinde vatanında yaşamanın bile çok görüldüğü zamanlarda değerlerinden taviz vermeyerek sürgün hayatını tercih edişi… Hayatını ve fikri çalışmalarını devletten ve siyasal yapıdan beslemek yerine emekle, işle sürdürmesi… Eski vekil ve İstiklal Marşı şairi olarak çocuklarını devlette işlere yerleştirebilecekken, “rızk Allah’tandır. Kula düşen çalışmaktır.” diyerek zerrece tenezzül etmemesi…

Ve ne hazindir ki bugün muhteviyatsız toplantılarla Akif’i ananlar, cenazesinin sahipsiz kaldığından dem vururken; kendi babalarının, dedelerinin Akif’in çocuklarını pula muhtaç ettiklerini ve İslamcı-muhafazakar-milliyetçilerce kapıların yüzlerine nasıl kapatıldığının ve çöpte bulunan Akif’in biricik evladının cesedinin hesabını vermelidirler önce.

Akif ve Akifçe yaşam bugün bu toplumun uzak olduğu bir yaşam biçimidir. Özellikle de tanınması ve bilinmesi istenmeyen değerimiz.

Gençlerimize, gelişen ve çeşitlenen iletişim çağında rol model sunamadığımız, sunduklarımızın insani değerlerden uzak yaşam tarzları ve hayatı anlamlandırma biçimlerinden dolayı en çok ihtiyaç duyduğumuz “Korkma” nidasının sahibi gerçek bir rol modeli yüz yıldır ıskalıyoruz.

“Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın”. Eyvallah. Lakin, inşallah Akif’i ve Akifçe istikamet üzere yaşamı bu millete çok görenlere karşı bir zihni istiklal mücadelesini de nasip etsin Türk evladına…

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.