AK Parti Genel Başkan Yardımcı Medya ve Tanıtım Başkanı Cevdet Yılmaz referandum kampanyasını “vesayetin ortadan kalkması“, “kalkınma ve refah“, “güven-huzur-birlik ve beraberlik” ile “uluslararası alanda güçlü Türkiye” şeklinde 4 başlıkla kurduklarını belirtti.

Yılmaz, Milletimizin güçlü bir şekilde ‘evet‘ diyeceğine inanıyoruz. Şu anda anketlerde ‘evet‘ önde. Biz kararsızları bilgilendirerek ikna etmeye çalışacağız. Referandumda ne bıçak sırtında olacağız ne de pembe tablo çizerek rehavete kapılacağız dedi.

Fakat aynı anket göstergelerinde gördüğüm kadarıyla “hayır” görmezden gelinmeyecek bir büyüklüğü dikkatlerden kaçmamaktadır.

Siyaseten “evet” cephesinde Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi belirgin bir şekilde kendini gösterirken, “hayır” cephesinde Cumhuriyet Halk Partisi ile HDP’nin başını çektiği cephede PKK, FETÖ’nün yer alması referandum tarihine kadar geçen süreçte “evet” cephesini biraz daha güçlü kılacaktır.

Her ne kadar konumuz ile direkt olarak bağlantısı olmasa da, mantıksal yönden benzerlik olduğunu düşündüğüm bir örnekle sohbete devam edelim istiyorum.

Şöyle ki, Yozgat gibi küçük şehirlerde bazı konuları profesyonel bir şekilde tartışmak mümkün olmaz. Mesela Yozgat’ta “evet” ve “hayır” tartışması yapacak olsanız, bu işin sonunda taraflar arasında mutlak surette ya kavga çıkar ya da bir daha yüzyüze bakılacak durum kalmaz.

Fakat aynı tartışmayı Büyük Şehirlerde yaptığınız da aynı ortamı paylaşan insanlar fikirleri konuşur daha sonra ilişkilerini hiçbir şey olmamış gibi sürdürmeye devam ederler. Bu konuda en önemli örneklerden birisi ise, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Vatandaşın oyları ile seçilen Milletvekilleri, Meclis kürsüsünden birbirlerine olmadık hakarette bulunmalarına karşın kulis salonunda aynı ortamı paylaşarak, hiçbir şey olmamış gibi oturup çaplarını, kahvelerini yudumlayabiliyorlar.

Haksız mıyım, bu tespitimde bir yanlış var mı? Dolayısıyla tekrar konuya dönecek olursak, bu durumda“hayır” kanadı ne kadar haklı olduklarını savunsalar da, vatanını, milletini, bayrağını, bağımsızlığını, çocuklarının ve torunlarının geleceğini düşünen Türk toplumu bu referandumda “hayır” tarafında olmayacak, oyunu “hayır” olarak vermeyecektir.

Şimdiden vatandaşlar arasındaki sohbetlerden sokağa yansıyan çok sesliliğe bakıldığında yukarıda verdiğim örneklerle birlikte anlatmak istediğim husus daha rahat bir şekilde anlaşılacaktır.

Dolayısıyla sonuç ve son söz olarak, şuan özellikle Milliyetçi Hareket Partililerin küçük bir kanadı ve Ak Parti içindeki azınlık“hayır” verecek gibi bir duruş gösteriyor olsa da, yukarıda ifade ettiğim üzere referandum tarihi yaklaştıkça, meydanlarda referanduma neden ihtiyaç duyulduğu bizzat partililerin üst düzey yöneticileri tarafından anlatılmaya başlandığında sözüm ona “hayır” vereceğini söyleyenlerin de büyük ölçüde düşüncesi değişecektir.

• Yozgat’ta yeni bir spor dalını yaygınlaştırmak amacıyla okullarda bizzat verilen eğitimlere katılan fedakâr Genel Başkan!
• Yeni unvan almak için ve yeni unvan aldığından bu yana katıldığı proje eğimleri ile rekor kıran Öğretim Görevlisi!
• Yeni dönemde öğrencilerin okulda hem pratik hem de aynı anda teorik eğitimler verildiğini anlatan Müdire!