Süleyman’ın aşkını Belkıs’a şakıyan kuşlar gibi
Sevginin sevgiliye gözlerden gözlere akışı gibi
Dua eden dillerin hakta alaya yalvarışı gibi
İnleyen tamburumun haykırırcasına çalışı gibi
Şelalelerin kendini çarparcasına çağlayan sesi gibi
Bülbülün gülü mest edişi gibi. Yalvarsam sana ey sevgili !
Hatice’nin kimsesiz kalan Muhammed’in yanında duruşu gibi
Hacer’in, İbrahim’e sorgusuz sualsiz teslim oluşu gibi
Zeynep’in, Ebul-As’ın sevgisi için sabır edişi gibi
Havva ile Ademin kavuşmak için yalvarışı gibi
Rahime’nin, Eyyüb’e düşkün oluşu gibi sevsem seni ey sevgili!
Babil bahçeleri gibi önüne bahçeler sersem
Süleyman’ın Sarayları gibi incili köşkler yaptırsam
Ferhat gibi dağları delip suları akıtsam
Mecnun gibi çölleri geçip sana el uzatsam
Cengiz gibi uğruna dünyaları yıksam
Kavuşsam kavuşsam Arafat’larda kavuşsam sana ey sevgili!
Sana kavuşmak değil seni sensiz sevmekti sevmek
Hasretinle yanmaktı marifet
Kara gözlerinde kaybolmak, göz yaşlarında boğulmaktı
Ve sonra o nur yüzünde tekrar hayat bulmaktı seni sevmek
Kapında eşik yolunda beşik
ve sonra yine uzaklarda bir aşık olmaktı seni sevmek, ey sevgili!
Bıraksınlar beni seninle sensiz yanayım
inleyen nağmelerde her an seni anayım
Bıraksınlar beni hasretinle günler sayayım
Mezar taşlarıma adını meramımdı diye yazayım
Bıraksınlar beni seni sensiz yaşayayım
Herkes terk ederken seni ben senin aşkınla avunayım
Bulutların sisli dağlara başını yasladığı gibi sana yaslasam
Yağmur damlasının, deryaya koştuğu gibi sana koşsam
Turnaların yuvaya uçtuğu gibi, karıncanın çölü geçtiği gibi
Eceli gelen ömrün yittiği gibi yitsem senin uğruna ey sevgili
Her doğan güneşin battığı gibi batsam senin uğruna ey sevgili