Belediye Başkanlarının, Milletvekillerinin, Valinin her yaptığına her zaman alkış tutan bir toplum olduk…
Yapılan iş iyi mi? Kötü mü? Doğru mu, Yanlış mı? Demedik, sorgulamadık. Tıpkı toprak gibi, bilirsiniz gökten her geleni kabul etmem demez toprak.
Ne gelirse alır, bünyesinde bir süre bekletir, sindirim sisteminden geçirdikten sonra yuttuğu ile kalır…
Bizde toprak gibi olduk, yapılanı iyi ya da kötü, doğru veya yanlış kabul ettik, bünyemizde tuttuk, yutkundukça sindirdik.
* * * *
Evvelsi gün Yozgat’ın çok önemli misafirleri vardı… UNESCO Türkiye Milli Heyeti, bir dizi incelemelerde bulunmak üzere Yozgat’a geldi. Heyet Vali Kemal Yurtnaç, Yozgat Belediye Başkanı Dr. Kazım Arslan, Rektör Salih Karacabey ve Sarıkaya Belediye Başkanı Ömer Açıkel tarafından karşılandı. Çamlık Otel’de misafir edildi, memleketin tarihi masaya yatırıldı, karşılıklı olarak görüş alış verişinde bulunuldu.
UNESCO Türkiye Milli Heyetini bilgilendiren Vali Kemal Yurtnaç, Sarıkaya’daki Tarihi Hamam’dan başlayarak, kentin dört bir tarafındaki tarihi değerlerimiz ve termal kaynaklarımız hakkında kapsamlı olarak bir açıklamada bulundu.
* * * *
Bu bilgilerin hepsine hatta daha çoğuna sahip Milli Heyet Başkanı hemşerimiz Prof. Dr. Öcal Oğuz,
Yozgat’ta daha önceden gündemde olan bir konuya atıfta bulunarak, “Yozgat Konaklar şehri olacaktı” dedi. “Yozgat diğer şehirlerimiz gibi UNESCO açısından pek çok imkâna ve fırsata sahip. Çoğu zaman bu fırsatları ve imkanı çoğu zaman bulmak için araştırmak, ona yönelik alt yapıyı oluşturmak ve çalışmak gerekiyor. Bu Sarıkaya Kaplıcaları ile ilgili hazırlanan sunumda Yozgat’ ta yapılan çalışmaları gösteriyor. Sarıkaya kaplıcaları benim hayatımda da çok önemli bir yeri olan bir mekândır.
* * * *
Buradaki biri büyük diğeri küçük. Küçük olanı kapalı büyük olanı açık olan havuzu ve çevre duvarları var. 1970’li yıllarda annemin elinden tutarak küçük havuzda sonrasında ise babamın elinden tutarak büyük havuzda çok yüzdüm. Dolayısıyla UNESCO 1972 yılında Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi’ni kabul ettikten sonra, çok ironik bir şekilde biz bu hamamları yıktık. Buldozerlerle yıktık. O dönemde ben hatırlıyorum betonarme, daha güzel daha kullanışlı modern kaplıcalar yapmak için belediye başkanları yıktı ve halkta alkışladı. Ne yazık ki biz modernizmi böyle anladık. Ankara’da da aynı yıllarda modernizm için Kızılay’a adını veren ahşap Kızılay binasını yıkmıştık zaten. Pek çok tarihi eseri 1980’li yıllarda da korumayı bilseydik 72 sözleşmesi ruhuna uygun olarak, Yozgat bir konaklar şehri olarak korunacaktı. 1980’li yıllarda konakları yıkmaya devam ettik. Dolayısıyla tarihe ve tarihi esere karşı sadece Yozgat’ta değil bu tüm Türkiye’de bir duyarsızlık dönemi. Demir ve betonu birleştirerek yüksek binalar yapıp rant elde etmeyi buradan kar etmeyi bir dönem olarak yaşadık” dedi.
Oğuz, “Tüm dünya kültürel mirasını modernleşme için heba etti ve sonra telafi etmeye çalıştı. Telafi etme dönemi ekonomik olarak biraz güç kazandığımız, kültürel duyarlılığımızın arttığı, üniversitelerin ve eğitimli insanların çoğaldığı bir döneme rastlıyor. Bizde de böyle bir dönem yaşanıyor doğal olarak. Hem Türkiye’ miz de hem Yozgat’ta hem de dünyada benzer bir süreç yaşanıyor. O bakımdan kendimizi suçlamayalım ama geçmişte yapılanların bir eleştirisini de yapalım. UNESCO açısından eğer Yozgat daha fazla uluslararası toplumla buluşmak istiyorsa UNESCO’nun 5 sektörü var. Eğitim, Doğa Bilimleri, Sosyal ve Beşeri Bilimler, Kültür ve Bilgi İletişim. Bu 5 sektörde şu programları tabiri yerinde ise popüler ve güncel ve de önemli. Bu programlara entegrasyon çok zor değil ve yapılması mümkün” diyerek konuşmasını sonlandırdı.