Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bu Yazın Ödevi: Dinlenmek

Bu haberin fotoğrafı yok

Bir eğitim-öğretim yılının daha sonuna yaklaşırken, öğretmen olarak yıl boyunca gözlemlediğim ortak bir gerçeklik var: Yorgunluk. Sadece fiziksel değil; zihinsel, duygusal ve hatta sosyal düzeyde bir yorgunluk bu… Sınıf ortamında öğrencilerimin sabah erken saatlerde uyanan gözlerinden, teneffüs aralarında dahi eksik kalmasın diye yapılan ödev konuşmalarından, “Biraz dinlenebilir miyim öğretmenim?” sorularından sıkça tanık olduğum bu durum, aslında hepimizin ortak paydası: Öğretmenlerin, velilerin ve en çok da çocukların…
Takvim yaprakları yaz aylarını gösterirken, ben bir öğretmen olarak her yıl aynı soruyu zihnimde tekrarlarım: Acaba çocuklara gerçekten “tatil” verebilecek miyiz?
Ne yazık ki günümüzde yaz tatili kavramı, pedagojik anlamının dışına çıkıp performans odaklı bir “tamamlama süreci”ne dönüşmüş durumda. “Eksiklerini tamamlasın”, “Bir üst sınıfa hazırlansın”, “Geri kalmasın” gibi kaygılarla yapılan planlamalar, çocukların aslında en çok ihtiyaç duyduğu psikolojik dinlenme sürecini göz ardı edebiliyor. Oysa çocukluk döneminde bilişsel gelişimin yanı sıra, duygusal ve sosyal gelişim de eşzamanlı olarak desteklenmeli. Bu noktada da en etkili araçlardan biri, çocuğa boş zaman ve özgür oyun imkânı sunmaktır.
Dinlenmek, gelişimin bir parçasıdır. Tıpkı tekrar kadar değerlidir. Ancak bu dinlenme sadece fiziksel değil; zihinsel dinginlik ve duygusal yenilenme şeklinde de olmalıdır. Çocukların yaz tatilinde yalnızca akademik eksiklerini değil, yorgun düşmüş duygularını da onarabilmeleri için fırsatlar yaratılmalıdır.
Bir sınıf öğretmeni olarak, elbette tekrarların, kitap okumanın, bilgi pekiştirmenin önemini biliyor ve önemsiyorum. Ancak bu süreçlerin çocuk merkezli, oyun temelli, ilgiye dayalı ve ölçümsüz alanlarda gerçekleşmesi gerektiğini de savunuyorum. Aksi halde, yaz tatili bile “görev bilinciyle yapılan bir süreç”e dönüşebilir ve çocuk, gelişimi için ihtiyaç duyduğu boşluklardan mahrum kalabilir. Bu nedenle ailelerden isteğimiz şudur: Lütfen çocuklarınıza ölçülmeyen, sınanmayan, puanlanmayan zamanlar tanıyın. Sabahları saat kurmadan kalkabildikleri, içlerinden geleni yapabildikleri, sıkıldıkları, dinlendikleri, sadece çocuk oldukları anlar bırakın onlara.
Oyun, çocuğun doğal öğrenme biçimidir. Serbest zaman, yaratıcılığın ve duygusal dayanıklılığın yapı taşıdır. Sıkılmak ise hayal gücünü tetikleyen en kıymetli alanlardan biridir. Tatil, sadece akademik başarıya hazırlık değil; çocuğun kendilik gelişimi, öz düzenleme becerileri ve duygusal dengeyi kazanabilmesi için bir fırsattır.
Bu yaz çocuklara sunacağımız en değerli şey, birlikte geçirilen nitelikli zaman ve onların doğallığına duyulan saygı olacaktır. Kek pişirirken, birlikte kitap okurken, gökyüzüne bakarak hayaller kurarken çocuklarla yeniden bağ kurabiliriz. Çünkü gerçek öğrenme sadece okulda değil, yaşamın içinde gerçekleşir. Başarı, sadece akademik sonuçlarla değil; mutlu, merak eden, dinlenmiş ve kendini iyi hisseden çocuklarla ölçülmelidir.
Bu yaz, onlara bu hakkı tanıyalım:
Tatilde gerçekten tatil yapsınlar.

Reklamı Geç