CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun Yozgat ziyaretinde gazete ekibi olarak biz de yerimizi aldık. Pek çok farklı siyasal görüşten insanın olduğu toplantı geniş bir katılımla gerçekleşti.
Sayıca yüksek bir katılım, bu toplantıyı organize edenleri memnun etmişir.
Ancak içerik, insicam ve sonuç itibariyle memnun etmiş midir? Orası muamma.
Beni memnun etmemiştir. Bu toplantıdan beklentilerime cevap bulamadım. Sorularıma yanıt alamadım.
Muhtemel bir adaylık durumunda “Neden Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vermem veya Millet İttifakı’nı desteklemek gerektiğinin” cevaplarını bulamadım.
CHP’li olmayan ve parti kimliği taşımayan, aday olacak kişileri aday oldukları makamlar için gerekli nitelik üzerinden kıyaslayan kişilerin bu sorulara cevap bulamaması dahası yeni bir kafa karışıklığına, CHP ve kadroları için yeni bir belirsizliğe itilmesi, yapılan bu tarz toplantıların faydadan çok zarar getirdiğine işarettir. 50+1 oy denkleminde sempati alanınızı genişletmek, Kemal Kılıçdaroğlu’nu oy verilebilir bir profil olarak akıllara yerleştirmek, CHP’li olmayan ve mevcut iktidar karşısında alternatif arayan birine umut seçeneği olabilmek gerekli iken, daha da uzaklaştırmak akıl karı olmasa gerek.
Şöyle ki, bir toplantı yapıyorsanız; bu toplantıdan murat edilen sonucu belirlersiniz önce. Sonra bu sonuca ulaşmak için uygulamanız gereken toplantı yöntemini ve bu yöntem içerisinde murat edilen sonuca ulaşmanızı sağlayacak niteliklere sahip kişileri. O kişilere ulaşır davetinizi iletir içerik ve akış hakkında bilgilendirirsiniz ve hazırlık yapmaları için zaman tanımış olursunuz. Bu katılımcı profilinden Genel Başkanı da haberdar edersiniz ki, spontane bir söyleşiden ziyade hazırlıklı bir görüş alış verişi ile sonuca ulaşırsınız.
İşin ehli bir yönetici marifetiyle toplantının idare edilmesi ile de ana muhalefet partisi lideri ve muhtemel cumhurbaşkanı adayınızın etkili, verimli ve sonuç alıcı bir propaganda yapmasını sağlamış olursunuz.
Bu açılardan bakınca, toplantı tam manasıyla “ortaya karışık” yapılmış bir yemek gibiydi.
Kötü bir toplantı yönetimi, kalabalık olsun ve salon dolsun mantığıyla nitelik açısından son derece karışık bir katılımcı profili, toplantı akış yönteminin belirsizliği, mikrofonun önceden belirlenmiş ve Yozgat’ta karşılığı olmayan yanlış ellere teslim edilmesi (1 saat 20 dakikalık bu süreçte 20 dk’lık bir kısım toplantı maksadıyla uyuşmaktadır ve gayet yerinde konuşmalar yapılmıştır ) ve bu kişilerin Yozgat ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu adına kocaman bir saati heba etmeleri, kendisini anlatmak ve cumhurbaşkanı olması durumunda nasıl bir Türkiye vaat ettiğini paylaşmak ve Yozgat’tan destek almak için gelen genel başkana “siyasete yeni atılmış toy delikanlı” muamelesi yapılmasına müsaade etmek, kötü organizasyon ve yönetim nedeniyle insicamın kaybolması ve en önemlisi de belki gerçekten bu tarz toplantılara katkı sunabilecek, nitelikli, donanımlı insanların konuşamaması.
Şöyle bir rahatlığınız olmamalı!!! AK Parti’den bıkmış, ekonomik sıkıntılar içerisinde yaşam mücadelesi veren millet, Tayyip Erdoğan karşısında nasılsa bize oy verir.” Bu rahatlık, bu rehavet seçim kaybettirir. Bu özgüven; sosyolojiyi tanımamak, milletimizin seçim sandığı önüne geldiğinde oy verme davranışını etkileyen nedenleri okuyamamaktır.
“Eldeki kuş daldaki kuştan iyidir.”, “Gelmiş olan otobüse bineriz, gelecek olanı beklemeyiz.”, halk deyimlerini hatırlatmak isterim. Yine hatırlatmak isterim ki, muhalefet her zaman için iktidar karşısında halkın kullandığı ciddi bir şantaj malzemesidir. Muhalefet ile tehdit edip iktidardan talep ettiklerini alır ve taleplerine olumlu cevap veren iktidar ile de yoluna devam eder. Yeni bir yönetim için risk almayı çok da sevmez. Bunun için çok olağan üstü şartlar olması gerekmektedir.
Ve bir şey daha var ki Ak parti 2023 Haziran seçimlerine kadar iktidarda kalacaktır ve bu süreçte devletin tüm imkanlarını seçmen davranışını Ak Parti lehine etkilemek için kullanacaktır. Bu durumda daha akıllıca belirlenmiş stratejilerle hareket etmek, zamanı iyi kullanmak, hele de seçim atmosferine girildiğinde bir benzerinin yapılması neredeyse imkansız olacak olan bu tarz toplantıları çok profesyonelce planlamak gerekmektedir.
Ben cevaplarımı bulamadım. Geçen hafta Çarşamba günkü yazımda bu toplantıya dair işaret ettiğim “UMUD”u bulamadım.
Aradığımızı bulamadığımız gibi bir de elimize şu soruyu tutuşturarak ayrıldık “Cumhurbaşkanı adayı olan genel başkanın böylesine bir toplantıyı organize edemeyen kadroları, olası bir cumhurbaşkanlığı durumunda ülkeyi nasıl idare edecekler?”
Bir toplantının mahiyetini karayamamış olan kadrolar, ülke yönetmenin mahiyetini karayabilecekler midir?
En kötü durum da, umarım yanılıyorumdur, eğer diğer illerdeki toplantılar da bu tarzda yapılıyor ise ve bu tekrarlanarak devam ediyorsa, buradaki yöntem arızasını genel merkez ve genel başkanın fark etmemesidir.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasının içeriği ve mesajları ise notlarımız arasında durmaktadır. Belki bir gün onları da yazarız.