""

Devlet Eliyle Mağdur Yaratmak « Yeniufuk Gazetesi

26 Kasım 2024 - 03:33

Devlet Eliyle Mağdur Yaratmak

Devlet Eliyle Mağdur Yaratmak
Son Güncelleme :

11 Ağustos 2022 - 16:45

Devlet dediğimiz kurum geniş ve detaylı bir bilgi ağına sahip olmak zorundadır.

Elinde bilgi ve belge ne kadar çok olursa; devlet, bu verilerin analizi ile vatandaşlarının huzur ve refahı için gerekli adımları doğru zamanda atabilir.

Osmanlı’yı büyük yapan, imparatorluk yapan da hangi köyde kaç topal tavuk var bunu dahi bilecek bir bilgi ve kayıt sistemine sahip olmasıydı. Eğer bu gerçekliği yok sayarsanız İstanbul’dan çıkıp Mısır’a kadar giden ordunun başarısını izah edecek somut ve mantıklı gerekçeler bulamazsınız.

Gelelim bizim devletimize…

Son zamanlarda adalet kurumumuzun ve bileşenlerinin işlerliğinin ortaya çıkardığı mağduriyetlere sıkça şahit olmaya başladık.

Devlet eliyle suç işleyenlerin cezalandırılmasına eyvallah ancak cezalandırırken yeni mağduriyetler yaratıcı şekilde bir yöntemi tercih etmeleri kanıksanmış bir olgu olmaya başladı.

Örnekleyerek izah edeyim; annesi ölmüş babası suç işlemiş olan 12 yaşından küçük 3 çocuğun babasını da cezaevine koyarsanız o 3 çocuğu mağdur etmiş olursunuz.

Annenin terk ettiği 1,5 yaşındaki çocuğun babasını da cezaevine koyar o çocuğu 70 yaşlarında, hasta babaanne ve dedeye mahkum hale getirirseniz çocuğu da yaşlı ebeveynleri de cezalandırmış olursunuz.

Suç işleyen hamile anneyi cezalandırıp cezaevine koyarken aslında onun karnındaki çocuğu da cezalandırmış ve bir çocuğu daha doğmadan cezaevi ve suç ile tanıştırmış olduğunuzu bilmeniz gereklidir.

3 bin TL emekli maaşı ile geçimini sağlayan bir babanın farklı suçlardan ve farklı tarihlerde girmiş olsalar da 2 çocuğunun aynı anda cezaevinde olmasının o babaya getireceği maddi ve manevi yükü hesap etmeli, o ailenin hem maddi hem manevi yükünü hafifletmeniz gereklidir.

Yargı sürecindeki tutukluluk süresi cezadan düşülürken, aynı işlemin cezaevlerindeki disiplin cezalarında geçerli olmamasının ceza sistemimiz açısından korkunç bir ikilem olduğunu da fark etmeniz gereklidir.

Ceza ve tutukevlerinin birer ıslahhane gibi çalışmasının önündeki en büyük engel olan Hollywood filmlerinden fırlamış edasındaki personelin niteliksizliği, eğitimsizliği ve psikolojik olarak yetersizliğinin de mahkum ve tutuklular için korku, disiplin cezaları, mahkumiyetlerin uzaması, hastaneye sevklerinin geciktirilmesi, tedavilerinin aksatılması, psikolojik rahatsızlıklar ve dahi mahkum ziyaretçilerine ikinci bir cezalandırıcı yöntem olarak döndüğünü görmeniz gereklidir.

Hakim ve savcıların suç işleyen veya işlenen suçlardan zarar gören aile fertlerinden hareketle karşısına suç isnadı ile gelen kişilere duygusal refleksle hemen cezalandırıcı yaklaşımlarının adaletin terazisini bozduğunu ve masumiyet karinesini hiçe saydığını da bilmeniz gereklidir.

Sistemin olası olumsuz çıktılarından haberdar değilseniz veya bunları bilmiyorsanız veyahut bildiğiniz halde umursamıyorsanız huzurlu ve güven içerisinde bir toplum yaşantısı ve devletinin adaletine mutlak surette inanmış bir toplum beklemeniz hayal olacaktır.

Bu kadar örnekten hareketle;

Artık ceza ve hukuk sistemimiz tüm bileşenleri ile kendisini ciddi bir yenilemeye ve gelişmeye tabi tutmalıdır. Elbette ki bunun ilk adımı “kendini sorgulamakla” olacaktır. Yapılan her uygulama ve verilen her kararda kendisini doğru ve haklı gören yapılarda bu işin zorluğunun farkındayız.

Devlet, cezaevinde bulunan yaklaşık 300 bin mahkumun ve geride bıraktığı kişilerin her türlü bilgisine ulaşmalı, bu verileri farklı alanlardan uzmanlarla birlikte değerlendirmeli ve verilecek cezanın niteliğini yeni mağduriyetler oluşturmayacak şekilde belirlemelidir.

Yoksa birilerini cezalandırmak için hukuk sistemi içerisinde olmaya gerek olmadan sıradan insanlar da salt ceza verme üzerine sistemi işletebilirler. Ve hukuku işletecek olan kurumun adı da Adalet Bakanlığı olmazdı. Eğer öyle olduysa bu bakanlık mutlak surette adaleti tesis edecek bir yapılanma ve işlerlik içerisinde olmalıdır.

Sayın Bozdağ’ın ve adalet kurumunun kamuoyunda ve sosyal medyada popülerliğine göre bazı alanlarda çalışma yapmaları bu konuda önemli bir adımdır ama yetersizdir.

Asıl maharet tüm niteliksizliğine, onlarca yıl içerisinde çürütülmüşlüğüne, işlerliği “masumiyet karinesi” ve “azami adale”t kaygısının ötesinde duygusal reflekslere ve zafiyetlere göre şekillenen sistemi yeni baştan ve adalet üretecek şekilde kurgulamak olacaktır.

Mevcut durumun adalet üretmediğini görmek ve ne yapılmasını bilmek için hukuk adamı olmaya gerek yoktur. Bu devletin kanunlarına ve uygulamalarına muhatap olan kişi olmak, ülkede adalet sisteminin adalet üretmediğini bilmek için yeterlidir.

Bu sadece adalet bakanlığından bir beklentimiz değildir, asıl işi huzur ve refahı inşa edecek kanunları çıkarmak olan vekillerimizden de bir beklentimizdir ve dahası boyunlarının borcudur.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.