İzmir’de oynanan Karşıyaka Altay maçında çıkan olaylar göstermektedir ki, mevcut yasalar ve bu yasalardan güç alan kolluk kuvvetleri ciddi zafiyet içerisindedir.
Valinin açıklamalarına göre “tüm tedbirler alınmış”. İzmir derbisi olarak adlandırılan bu müsabakanın taraftarları fanatiklikleri ve çekişmeleri ile ünlüdürler. Bu bilinen bir gerçekliktir. Fanatiklik düzeyleri geçmişte de şiddet olaylarını tetiklemiştir.
Tüm tedbirler alınmış olmasına rağmen öldürücü vasfa sahip ateşli bir cisim stada sokulabilmiş ve sahaya inen bir taraftarca kaleci darp edilmiş, yaralanmıştır.
Valinin kastettiği tedbir nedir bilinmez ancak bu tür maçlarda, sıkı üst araması, x ray cihazları, saha içi ve tribünlerde özel güvenlikle beraber kolluk kuvvetleri ile tedbir almalar gerçekleşir. Yozgat’ta bir maça çakmağınız ve cebinizdeki metal paralarla giremezken, işaret fişeğinin stada sokulması fecaattir.
İşaret fişeğini stada soktuğu iddia edilen ambulans şoförü, bu fişeği ateşleyen taraftarın cesareti ve sahaya atlayıp kaleciyi darp etme cüretini gösteren taraftarın davranışı, tedbirlerin yeterli düzeyde alınmadığını gösterdiği gibi, bu cüretkarlık varsa devlete bir meydan okuma olarak algılanmalıdır.
Eğer güzel ülkemde, caydırıcı niteliğe sahip, herkese eşit ve adil şekilde uygulanan kurallar-kanunlar bütünlüğü varsa, devletin kolluk kuvvetleri de bu yasalardan aldıkları yetki ile işlerini devletine güvenerek ve aynı zamanda onun adaletinden korkarak yerine getiriyorsa; bu yaşanan olayın izahı nedir?
Vatandaşın devletinin adaletinden emin ve korku içerisinde olmadan duygularının istediği fiili gerçekleştirme özgürlüğünü kendisinde görmesi şüphesiz sadece cahil cesareti ve fanatizmle açıklanamaz. Bu aynı zamanda, yıpranmış, dejenere olmuş, niteliklerini kaybetmiş mülki idare ve kolluk kuvvetleri ile eşitliğini ve caydırıcılığını çoktan yitirmiş olan adalet sistemindeki açıkların sonucudur.
Her yaşanan olaydan sonra münferitlik üzerinden tedbir almaya kalkan idare ve siyasal iktidar, asıl sorunu, çürümüşlüğü görmeyi sürekli ıskalamaktadır.
Bu ıskalama ve görmezden gelmeklik de her geçen gün devlet kurumsallığını yıpratmakta, devleti toplum üzerinde adil, eşit, özgürlükçü bir yapı ile sistemi işleten organ olmaktan çıkarmaktadır.
Devlet, tez zamanda kendine çeki düzen vermeli, devlet kurumsallığını ele geçirmiş paçozluğu ve her fırsatta sistemdeki açıklarlı kullanarak paçozluğunu devlete ve topluma dayatmaya kalkışan kişi ve kurumlar üzerindeki etkinliğini artırmalı, adaleti ile caydırıcı olma niteliğine bürünmelidir.
Kanaatim odur ki, yaklaşan seçimler öncesinde en büyük sorunumuz “devletin artık ciddiye alınmıyor” olmasıdır. O halde en öncelikli meselemiz ekonomiyi, eğitimi, sağlığı, terörü, gıdayı vb çözmenin yolu önce bu sorunları çözecek olan devleti yeniden inşa etmek olmalıdır.
Onun içindir ki; sadece olaylara karışan taraftarlar cezalandırılmakla kalınmamalı, mülki idare yöneticisi, kolluk kuvveti müdür ve stat görevlileri de görevden alınmalı haklarında soruşturma başlatılmalıdır. Buradaki illiyet bağını şöyle kurasınız; suçun işlenmesini önleyecek tedbirleri almayarak kişilere suç işleme alanları açmak ve suç işlemeye fırsat vermek.
Hukuk sistemimiz adaleti gerçek manada tesis etmek ve adaletin bir caydırıcı unsur olarak kabul görmesini sağlamak isterse ve elbette ki siyasal baskıdan da çekinmezlerse kolaylıkla bu bağı kurabilir, böylelikle de suça giden süreç içerisindeki zincirleme hataların faillerinin de cezasını keserek gerçek caydırıcılığa ulaşabilirler.