Nüfusumuz düştü, siyaset ve bürokrasi de nüfusumuz azaldı, azalmaya devam ediyor diye ağlayan illerin başında geliyoruz. Bu mesele sanki bugünün meselesiymiş gibi kafamızı kuma gömdüğümüzü sorgulama zahmetine katılmıyoruz.
Bir ara siyasette ve bürokrasi de nüfuzlu olduğumuz doğrudur. Ancak göç meselesine gelince Yozgat, bugün değil, geriye dönük 20 yıldan beri insan göçü, özellikle beyin göçü veren illerin başında gelmektedir.
Siyasette ve bürokrasi de güçlü olduğumuz dönemler de bu gücü ne kadar kullanabildik, bunun da masaya yatırılıp sorgulanması gerekmez mi?
Bu bağlamda bugün biraz eğitim konusuna değineceğim, yakın zamanda okuduğum bir makale ile sizleri başbaşa bırakıyorum:
Dünya ülkeleri arasında en iyi eğitim sistemi uygulayan ilk 10 ülkeye baktığımızda bunların hepsinin kalkınmış ve gelişmiş çağdaş ülkeler oldukları karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkeler: Finlandiya, Güney Kore, Danimarka, Hong Kong, İngiltere, İsrail, İsveç, ABD, Norveç ve Singapur’dur. Bu ülkelerin arasında biz dahil 57 Müslüman ülkeden bir tanesinin olmamasının nedenlerini düşünmemiz gerekmiyor mu?
Bir ülkede uygulanan eğitim sistemi ile o ülkenin kalkınması ve gelişmesi arasındaki ilişkiye Finlandiya çok önemli bir örnektir. Finlandiya’nın eğitim sistemini nasıl başardığını anlamak için, Grigoriy Petrov’un 1923 yılında yazdığı “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” isimli kitabın okunması gerekiyor. Rahmetli Atatürk bu kitabın liselerde ders kitabı olarak okutulmasını vasiyet etmiş, maalesef bu vasiyeti yerine getirilmemiş.
1950’li yıllara kadar geri kalmış bir tarım ülkesi olan Finlandiya eğitime ve teknolojiye yaptığı önemli yatırımlarla, tarım ülkesinden sanayi ülkesine dönüşmüştür. Bu sayede elektronik, kimya, metal ve orman ürünleri sanayileri oldukça gelişmiştir. Ayrıca kaliteli eğitim sayesinde bilişim ve hizmet sektörlerinde çok gelişmiştir. Ayrıca bunları yaptığı demokrasi ve hukuk reformları ile desteklemiştir.
Finlandiya’da 9 yıl zorunlu eğitim vardır. Özel okul yoktur. Eğitim ücretsizdir, bu sayede her öğrenci için fırsat eşitliği vardır. Dersler günlük 4, haftalık 20 saattir. Çocuklar yılda 190 gün okula giderler. Ödev verilmez, dersler okulda öğrenilir. Öğrenci merkezli esnek, özerk, bireysel ihtiyaçları karşılayan, sınav baskısı olmayan, yaratıcı düşünceye önem veren bir sistemdir. Ayrıca öğretmen eğitimine çok önem veren ve yüksek kaliteli öğretmen yetiştiren bir sistemdir.
1950’li yıllarda geri kalmış fakir bir ülke olan Finlandiya’da bu gün fert başına düşen milli gelir 54 bin dolardır. Enflasyon yıllık yüzde 5’dir. Asgari ücret yoktur. En düşük maaş 1200 euro, ortalama maaş 4500 euro ve en yüksek maaş da 20 bin eurodur.
Petrol yok, doğal kaynak yok, ekilebilir az, iklimin uygun olmaması nedeni ile turizm de yok. 1950’li yıllarda ekonomik kaynak olarak ekilebilen az bir toprak, ormanlar ve balıkçılık vardı. Bu nedenle fakir bir ülke iken, eğitime ve teknolojiye yaptığı yatırımlarla bu gün zengin bir ülke olmuştur.
Bu mucizeyi yaratan diğer bir etken de Avrupa standartlarında bir demokrasi, hukuk ve adalet sisteminin olmasıdır. Finlandiya’da hukuka ve adalete dayanan bir parlamenter sistem uygulanmaktadır. Bu konuda komşusu İsveç’i örnek almıştır.
Finlandiya’ya oranla çok daha fazla imkânlarımız olduğu halde, hala gelişmiş, demokratik ve çağdaş bir ülke olamadık. Eğitimde, teknolojide, demokrasi, hukuk ve adalet alanlarında maalesef geriliyoruz. Bunlar olmayınca, ekonomik gelişme de olmuyor. Fert başına düşen milli gelirimizi bir türlü 15 bin doların üzerine çıkaramadık. Dünya ulusları arasında her yıl yapılan gelişme endekslerinin çoğunda alt sıralardayız.