İnsanoğlu bu, fıtratı gereği diye cümleleri yumuşatmak isterken..
Günlerce susup empati yaparak acabalarımla boğuşurken..Hayatın hep iyi tarafını görmeye çalışırken…
Çok yorulduğunun farkına bile varmıyor insan..Herkese ayrı ayrı kendi ayarında muamele etmekse apayrı bir haslet oldu zannımca..
Kimsenin araştırmak , kendini geliştirmek gibi bir iddiası yok iken her türlü bilgi kirliliğinde nasıl temiz kalabiliyor insanlar?
Elbette ki doğru olanı, hak edenle yürüyerek , kendi misyonu üzerine eğilerek , kıskançlık hasetlik gibi duruşlardan uzak durarak..
Bütün bunların toplamıdır başarı..
Bencillikten uzak , naif yüreklerin sen ben etmekten uzak biz olduğunda beraber birlik ve dirlik içinde aynı aura ile sarıldığında kaçınılmaz olandır başarı..
Ve bu kriter her yerde geçerli olandır..Ev hayatında, iş hayatında, siyasi hayatta ve sosyal kültürel hayatta bu gerçeklik hep tazedir ve yerini korur..Zamanın birinde bir adam , haylaz çalışıp çabalamaz ,emek vermez , etrafındakilere kırıcı yıkıcı sözler sarf eder ve zamanla çok yalnız kalır, ve evini köyünü çoluğunu çocuğunu terk edip İzmir’e gider.. Aylar geçer ortalarda yok eşi çocukları perişan..Duruma dayanamayan baba , tutar İzmir’in yolunu..Arar sorar ve oğlunu gecenin bir yarısı kumar masasında bulur..Oğlu tüm şaşkınlığı ile yalan üstüne yalan söyler ve babasını kumardan çok zengin olduğuna ikna eder..Girer koluna gecenin bir vakti,onu tenha bir yere götürür!
-baba bak bütün araziyi kumardan kazandığım parayla satın aldım! Adam sevinç içinde oğluna sarılır ve derki – aferin oğlum tarlada sulak imiş burada iyice mercimek olur!
Oğul,
-baba sen git bir an önce memleketten mercimek tohumu getir! diye kandırarak babasını aynı gece otobüse bindirir ve köyüne gönderir..
Adam köyüne varır varmaz , köy kahvehanesine oturup övünmeye başlar -benim oğlan İzmir’i tüm satın almış büyük zengin olmuş, bundan sonra şapkama selâm verin komşular..Laf idi söz idi derken köyün gençlerinden bazıları gülmeye başlar adamda huylanır, açıkta bir şey mi var neye gülüyorsunuz? diye de çıkışır..Gençlerden biri
-emmi oğlun seni kandırmış o sana gösterdiği yer deniz , ben orada askerlik ettim çünkü deyince adamla hayli bir münakaşadan sonra ,tekrar İzmir’e gider , ortada ne oğlan var ne tarla ve gencin söylediği gibi gösterdiği yerde deniz..Oğlunun yalanına inanmanın büyük üzüntüsü ile köyüne geri döner.. Dünyanın en meşakkatli işidir kul hakkına girmemek..İnsanca duruş sergilemek..Emek hırsızlığı bir gün yemek hırsızlığına dönüştüğünde beddua doldurur kaşığı..Atalar da ne güzel demiş “intizar dediğin bir etek taş biri değmezse biri değer “…

YORUMLAR