Türkistan’da yaşayan Uygur Türkleri onlarca yıldır Çin zulmü altında eziliyorlar.
Son 10 yıldır soykırıma dönüşen uygulamaların muhatabı olarak toplama kamplarında yok edilmekle karşı karşıyalar. Türklerin aile yapısını bozacak nitelikteki uygulamalarla da asimilasyona tabi tutuluyorlar.
Özetle, özgür değiller, varlık yokluk mücadelesi veriyorlar. İşleri yok, köle olarak çalıştırılıyorlar. Aşları yetecek kadar değil, bir kölenin ölmeyeceği ve efendisine hizmetine devam edeceği kadar veriliyor.
Yani şartlar ağırdan çok daha ötesi. Hangi açıdan bakarsanız bakın “yokluk”tan başka bir şey bulamıyorsunuz.
Tamda bu noktada Ethem Sancak’ın tespiti gündeme düşüyor. Diyor ki; “Uygurların refah seviyesi Yozgat’ın 3 katı.” Bu kadar yokluk içerisinde yaşayan Uygur Türkler’inden daha beter şartlarda yaşayan, açlığın, işsizliğin dibinde gezen, insanlık izzeti ile sürekli imtihan halinde, umutsuz, yarınsız, bırakın hayal kurmayı bugünü daha yaşayamayan Yozgatlılar var!!! Siz, bırakın Uygur Türkleri’ni bizim daha beterini, yaptığımız Yozgat diye bir şehir var, görün bakın Yozgatlılar’ın halini Çin’in Türkistan’daki uygulamalarını mumla ararsınız.
Yozgatlılar, aç. Yozgatlılar işsiz. Yozgatlılar yarınsız. Yozgatlılar umutsuz. Yozgatlılar varlık yokluk mücadelesi veriyorlar. Yozgatlılar geri kaldılar, geri bırakıldılar. Asimilasyondan, soykırımdan beter şartlarda yaşıyor/yaşatılıyorlar.
Ben demiyorum. Sizden biri, sizin yakın çalışma arkadaşınız Çin ve Rusya ilişkilerinizde başat rol üstlenen dostunuz Ethem Sancak Beyefendi bu cümlelerin sahibi.
Yıllardır halktan kopuk, yüksek katlı binalarda, makamlarda ve korumalı araçlarda halkta tepeden ve uzaktan baktınız. Sadece seçim dönemlerinde hanelerinin kapısını çaldınız, o da derdini anlamak çözüm üretmek için değil, “ikna” edip oyunu almak içindi.
Sorunlar yığıldı ve büyüdü, kartopu çığ haline geldi. Artık çözmek isteseniz de kısa orta vadede çözülemeyecek seviyeye ulaştı.
Yıllarca size anlatmaya çalıştık. Âli nefsinizden taviz vermeden üstelikte “Yozgat’a yapılacak her şeyi yaptık!” özgüveniyle fakirliği, işsizliği görmediniz. Her yıl binlerce çiftçinin üretimden çekilişini, milyon dönümü geçen atıl tarım arazilerini görmezden geldiniz. Yoksulluk köylerden şehirlere yayılırken, artan nüfus ile ortaya çıkan semt yani şehir işsizliğini hiç dert edinmediniz.
Her yıl belediyelerin, yardımlaşma dernek ve vakıflarının yardımına muhtaç hale gelen insan sayısındaki artış da nazarı dikkatinizi celp etmedi.
Ama artık mızrak çuvala sığmıyor. Bakın sizden, içinizden biri, dostunuz dahi Yozgat’ın geri kalmışlığını ne kadar veciz bir kinaye ile anlatmış.
Bizi dinlemediniz, bari ona kulak kabartın.
Bizden, bizim yoksulluğumuzdan, yokluğumuzdan, işsizliğimizden, torpil bulmadan, rüşvet vermeden iş yapamayışımızdan hatta ramazan kolisi dahi alamayışımızdan utanmadınız; bari ta Rusya’dan bütün dünyaya Yozgat’ın ne kadar geri kaldığını haykıran dostunuzdan ve dünyadan utanınız.