Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

EYVAH, SINIFTA ÜSTÜN VAR!

Bu haberin fotoğrafı yok

Toplumların geleceğini şekillendiren bireylerin keşfi, eğitim sistemlerinin en kritik rollerinden biridir. Üstün zekâlı ve üstün yetenekli bireyler, sahip oldukları potansiyellerle bu geleceğin mimarlarıdır. Ancak bu bireyleri tanıyabilmek, doğru yöntemleri ve araçları kullanmayı gerektirir. Geleneksel olarak üstün zekâlı bireylerin tanılanmasında psikometrik testler ön plandadır. En yaygın kullanılanlardan bazıları, Stanford-Binet ve WISC-R (Wechsler Zekâ Ölçeği) gibi zekâ testleridir. Bu testler, bireyin zihinsel kapasitesini standart bir puanla değerlendirmeyi amaçlar. Özellikle problem çözme, sözel ve mantıksal düşünme gibi beceriler üzerinde yoğunlaşır. Bununla birlikte, bu testlerin sınırlılıkları da göz ardı edilmemelidir.

Zekâ çok boyutlu bir kavramdır ve standart testler, yaratıcılık, liderlik potansiyeli veya sanatsal yetenek gibi daha soyut özellikleri yeterince ölçemez. Bu noktada, yetenek ve yaratıcılığı değerlendiren testlerin de tanılama sürecine dâhil edilmesi önem kazanır. Yaratıcılık testleri, bireylerin hayal gücünü ve yenilikçi düşünme becerilerini değerlendirmede kullanılır. Torrance Yaratıcı Düşünme Testleri gibi araçlar, bireylerin yaratıcı problem çözme yeteneklerini ölçer. Ancak her bireyin farklı alanlarda yaratıcılık gösterebileceği gerçeği, tanılama sürecinin daha esnek ve çeşitli araçlarla desteklenmesini gerektirir. Bu gereklilik, eğitimde çoklu tanılama yaklaşımını gündeme getirir. Çoklu tanılama, yalnızca test sonuçlarına bağlı kalmadan bireyin çevresel faktörlerini, sosyal etkileşimlerini, öğrenme stillerini ve öğretmen gözlemlerini dikkate alan bir süreçtir. Özellikle portfolyo değerlendirmeleri, proje temelli çalışmalar ve performans görevleri, bireyin gerçek dünyadaki başarı potansiyelini ortaya koymada etkili araçlardır. Eğitimcilerin ve ailelerin gözlemleri, tanılama sürecine değerli katkılar sunabilir.

Bir öğretmen olarak tanılama sürecinde ilk adım, öğrenciyi dikkatle gözlemlemek ve onun potansiyelini anlamaya çalışmaktır. Sınıf içi davranışları, öğrenme hızındaki farklılıklar, yaratıcı fikirler üretme becerisi ve problem çözme stratejileri dikkat ettiğim önemli göstergelerdir. Bu aşamada yalnızca gözlemlere değil, aynı zamanda öğrencinin portfolyosun da biriktirdiği çalışmalara da bakılmalıdır. Portfolyo değerlendirmeleri, öğrencinin uzun süre boyunca nasıl bir gelişim gösterdiğini anlamamıza yardımcı olur. Sonraki süreçte, okul psikoloğu veya rehber öğretmen ile iş birliği yaparak öğrencinin zekâ ve yaratıcılık testlerine yönlendirilmesini sağlanmalıdır. Ancak test sonuçlarının yalnızca bir parçayı yansıttığını, gerçek potansiyeli anlamak için öğrencinin çevresel faktörlerinin, motivasyonunun ve sosyal becerilerinin de dikkate alınması gerektiğini bilinmelidir. Bu aşamada aile görüşmeleri de sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ailenin çocuğu hakkındaki gözlemleri, öğrencinin evde sergilediği davranışlar ve ilgi alanları tanılama sürecini zenginleştirir.

Tanılama süreci boyunca adil bir yaklaşımı benimsemek zorunludur. Fırsat eşitliği, her öğrencinin kendi potansiyelini gösterme hakkını savunmak anlamına gelir. Sosyoekonomik farklılıklar veya kültürel önyargılar doğru araçlarla aşılmalıdır. Bu nedenle, kullanılan testlerin ve değerlendirme yöntemlerinin kültürel bağlamlara uygun olması hayati önem taşır.

Üstün yetenekli bireyleri tanımak çok yönlü bir süreçtir ve bir öğretmen olarak, bu yolculuğun başlangıcında öğrencilerimizin yanında olmak bizim sorumluluğumuzdur. Tanılama süreci yalnızca bilimsel yöntemleri değil, aynı zamanda gözlem, anlayış ve etik duyarlılığı da gerektirir. Potansiyellerini en üst düzeye çıkarabilmeleri için bu öğrencilerin doğru rehberlik ve destekle tanışması, hepimizin eğitimdeki temel misyonudur.

Reklamı Geç