Askerin tezkeresi gelmiş, duvar dibine çökmüş, başı ellerinin arasında kara kara düşünüyor.
Komutanı farkına varmış, askeri yanına çağırmış.
“Gel oğlum bakalım. Hayırdır derdin ne?”
Asker oflayıp, puflamış, sıkıntısını anlatmış:
“Komutanım malum, süre bitti, tezkere alıyorum.”
Komutanı; “e ne güzel, bak gidiyorsun, insan buna üzülür mü?”
Asker hemen cevap vermiş: “Nasıl üzülmem komutanım.
Ben yarın gidiyorum gitmesine de, benden sonra Bölüğün durumu ne olacak onu düşünüyorum…”
Bu hikayeyi okuyunca Yozgat’ı düşünmeden edemedim.
Bizimkisi de Askerin hesabına benziyor.
Kendimizden geçtik.
Tabir yerindeyse yaş kemâle erdi.
50’yi devirdik,
Kaç saniye,
Kaç saat,
Kaç gün,
Kaç hafta,
Kaç sene,
Daha yaşarız bilemeyiz.
Gazeteyi günlük çıkmaya başladığımızdan bu yana yazıp, çiziyoruz.
Yozgat’ın dertleriyle dem olmaktan henüz vazgeçmiş değiliz. Elbet bir gün askerlik bitecek, duvar dibine çöküp, düşünmeye başlayacağız.
Bu halimizi birileri görüp, yanımıza diz çöküp, ne düşündüğümüzü sorarsa Ki; elbet soracaktır, bu durum dilerim çok sürmeden gerçek olsun.
Eli kalem tutan, kimi zaman bir, kimi zaman birden fazla yazar gelişmeden, kalkınmadan bahsederken, Yozgat’ın üzerindeki kara bulutların bir türlü kalkmamasını kaç kişi kendine dert ediyordur, çok merak ediyorum.
Sebebi her ne olursa olsun, tüm sorunlar elbet bir gün son bulacak, lakin Yozgat’ın sorunları ne zaman son bulur, bu sorunların son bulduğunu bizler belki göremeyiz ama bizden sonrakiler görür mü? Bilemiyorum.
Çünkü bugün Yozgat’a yeniden bir yol haritası çizilmeye çalışıyor. Şehirde çarpık yapılaşma, ruhsuz binaların sayısı artarak devam ediyor.
Türkiye’de Yozgat gibi plansız, programsız, alt yapısı sorunlu kaç il vardır bilemiyorum ama bildiğim tek şey gördüğüm tüm iller arasında Yozgat’ın ne eşi, ne de bir benzeri yok.
Şimdi Askerin Komutana verdiği cevabı tekrar göz önüne getirecek olursak, yarın ya da daha sonraki günler biz gideceğiz ama Yozgat’ın hali ne olacak?