CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’nun uzunca bir zamandır dile getirdiği bir söylemdir. “Bizim iktidarımızda hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek”
Retorik olarak sağlam ve iktidarı dolayısıyla ülkenin yönetimini hedefleyen bir siyasal hareket için de ulaşılması gereken bir menzil olarak ortaya konması adına önemli bir söylemdir.
Cuma günü Et ve Süt Kurumu Genel Müdürlüğü’nü ziyaret etmek isteyen Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu tarz ziyaretleri ilk günkü etkisini kamuoyunda kaybederken, iktidar muhalifi kanatlardan destek görmek yerine artık bir adım öteye geçilmesi ve ülkenin yaşadığı derin sorunların çözümüne dair somut planların ortaya konması gerektiği dillendirilmektedir. Yani özetle bu ziyaretleri sürdürmek artık CHP’ye puan kazandırmamaktadır.
Bu ziyarette Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo’nun açıklamalarının daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Foggo açıklamasında “Son yapılan araştırmada çocuklarda kızların yüzde 85’inin, erkek çocukların yüzde 68’inin kansız olduğu, kansızlıkla mücadele ettiği ortaya çıktı. Bu yetersiz beslenme, öğrenme güçlüğü çekmek demek. Aynı zamanda kronik açlık demek ve bütün çocuklar bununla mücadele ediyor.”
Foggo’nun son cümlesi olan “Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek ve mücadelemiz o son çocuğu bulana kadar devam edecek” cümlesinin ete kemiğe büründürülmesinin sorumluluğu bundan sonra muhalefetin sırtındadır. Zira iktidar partisinin “6 ay içinde düzlüğe çıkacağız her şey güzel olacak” cümlesi yerini yeni 6 aylık sabır taleplerine bırakmıştır.
CHP’ye siyasette alan açacak ve oy skalasında dengeleri değiştirecek çalışmalar Yozgat’ta Düzenlenen Mercimek (Gıda) Çalıştayı gibi sahaya doğrudan etki eden ve bu gün Yozgat bürokrasisinin yeniden mercimeği sahiplenip Yozgat’ta ekim alanlarını geliştirmek üzere çaba sarf etmesine neden olan çalışmalardır.
Ülkede iktidar olmakla muktedir olmak arasında ciddi farklar vardır ve yönetime talip olanlar bu gerçeği bilmelidirler. Muktedir olmak için de devleti tanımak, devlet yönetmeye hazırlanmak gereklidir.
Bu yetmez tek başına. Siyasetçinin meşruiyet kaynağı oyların sahibi vatandaşın devleti nasıl yöneteceğinizi, hangi kadrolarla çalışacağınızı, eğitim, sağlık, ekonomi, sanayi, gıda, insan, bilim ve teknoloji ve dahasına dair vizyonunuzu bilmesi de gereklidir.
AKP iktidarından ve uygulamalarından yorulmuş, 4 yıldır derinleşerek giden (bu arada bizi krizler daima teğet geçerdi, bu sefer teğet geçmediyse, teğet geçmesini sağlayamadıksa yönetimimizde bir maharet gerilemesi olduğunu düşünmek de hakkımızdır) ekonomik kriz, yükselen enflasyon ve dizginlenemeyen kur ile beraber düşen alım gücü ve artan yoksulluğun pençesindeki millete sunulacak çözüm önerilerinin günü gelmiştir artık.
Et ve Süt Kurumu ziyareti bende bir sempati oluşturmadı örneğin. Oradaki açıklamalarda ve devamında hayvancılığın geliştirilmesi, sağlıklı ve uygun fiyatlı et ve süt üretimi ve temini, çiftçilerimizin emeklerinin karşılığını alabilecekleri ama planlı ve organize yapılarla üreterek öncelikle milletimizin ihtiyacı olan sağlıklı gıdayı üretmesi akabinde dünya gıda pastasından nasıl pay alacağına dair net, somut, ayakları yere basan açıklamalar duymayı isterim.
Sayın Foggo’nun geliştirdiği ve bir hedef olarak ortaya koyduğu “Hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek” “Mücadelemiz o son çocuğu bulana kadar devam edecek” CHP mottosunun altının nasıl doldurulacağı, bunun için CHP kadrolarının bugün, iktidar olur iseler de Millet İttifakı’nın çocuklarımızın yeterli ve sağlıklı beslenmesinin yol ve yöntemlerinin neler olacağının yol haritasının milletin önüne konmasının zamanı gelmiştir.
Etkili sözler söylemek kolaydır ve önemlidir. Sözün etkileyiciliğinden istifade etmek de siyasette sıkça kullanılan bir yöntemdir. Ancak unutulmamalıdır ki, kararsızlar olarak adlandırılan geniş bir seçmen kitlesi içerisindekilerin ağırlığı, artık soyuta değil somuta bakmaktadır. Elle tutulur gözle görülür, akılla bilinir, matematikle sağlaması yapılır, kıyas edilebilen, deneyimlenebilen öneri ve çözümler beklemektedir.
Hatırlatmama gerek var mı bilmem ama 2015 Haziran seçimleri öncesi muhalefetin kullandığı somut ve çözüm önerileri içeren dil ve bunun sonucu, bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktur. Muhalefet partileri tüm kadroları ile benzer bir dili kullanarak, derdine derman arayan her vatandaşa ulaşan ve ona umut veren çalışmalar içerisine girerek hedefledikleri iktidarı yakalayabilirler.