Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İklim kanunu doğayı ve toplumu korumaktan uzak

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve Türkiye’nin ilk İklim Kanunu olma özelliği taşıyan yasal düzenleme, çevre ve iklim alanında çalışan sivil toplum kuruluşlarının sert eleştirilerine neden oldu. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, kanunun toplumun ve doğanın ihtiyaçlarını gözetmekten uzak olduğunu belirterek, “İklim Kanunu ile kaybeden doğa ve insan oldu” dedi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve Türkiye’nin ilk İklim

KATILIMCI SÜREÇ SÖZÜ TUTULMADI
Şubat ayında komisyondan geçerek Meclis gündemine gelen, ardından nisan ayında geri çekilen kanun teklifinin daha şeffaf ve katılımcı bir süreçle yeniden ele alınacağı açıklanmıştı. Ancak beklentilerin aksine, iklim krizinden en çok etkilenen kesimlerin, bilim insanlarının ve sivil toplum kuruluşlarının sürece dahil edilmediği bir yöntem izlendi.
Haziran ayında hiçbir yapısal değişiklik yapılmadan Meclis Genel Kurulu’na sunulan ve 2-3 Temmuz tarihlerinde kabul edilen kanun, iklim kriziyle mücadele yerine Emisyon Ticaret Sistemi’ni (ETS) önceliklendirmesiyle dikkat çekti.
“İKLİM DEĞİL, EMİSYON TİCARETİ YASASI”
TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, yeni yasanın “İklim Kanunu” değil, “Emisyon Ticareti Sistemi Kanunu” olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:“Bu yasa, toplumu ve doğayı değil, karbon ticaretini merkezine alıyor. İklim krizine karşı bilim temelli, adil ve kapsamlı çözümler sunması gereken bir metin, ne yazık ki şirketlere kazanç sağlayacak yeni pazarlar yaratmaya odaklandı.”
PARİS ANLAŞMASI GÖLGEYE DÜŞTÜ
Ataç, Türkiye’nin taraf olduğu Paris İklim Anlaşması’nın ruhuna da aykırı bir düzenleme olduğunu vurguladı. Kanunda küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlama hedefi açıkça yer almazken, 2053 net sıfır emisyon hedefinin dahi bağlayıcı bir hüküm olarak düzenlenmediğini söyledi.
Ataç, “Dünya genelindeki birçok iklim yasası, somut ve denetlenebilir hedefler içeriyor. Türkiye’nin bu kanunla attığı adım ise hem bilimsel gerçeklerle hem de uluslararası taahhütlerle çelişiyor.”dedi.
FOSİL YAKITLARDAN ÇIKIŞA VE ADİL GEÇİŞE YER YOK
Kanunun en çok eleştirilen yönlerinden biri de fosil yakıt kullanımını azaltmaya yönelik hiçbir bağlayıcı hüküm içermemesi. Ataç, iklim krizinden en çok etkilenen kırılgan grupların (kadınlar, çocuklar, çiftçiler, işçiler, yoksullar) korunmasına dair de herhangi bir sosyal güvence bulunmadığını söyledi.
Ataç, değerlendirmesini şu sözlerle tamamladı: “İklim krizinin olumsuz etkilerine karşı atılacak adımlar, bilimsel gerçeklerle uyumlu ve toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını gözeten bir yaklaşımla şekillenmeli. Bu haliyle yasa, Türkiye’nin etkin bir iklim politikası yürütmesini engeller nitelikte. Umudumuz, bu eksik ve dengesiz düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nden dönmesidir.” / Haber Merkezi

Reklamı Geç