Konuya küresel bağlamda bakalım.
Ancak aklımızın bir köşesinde Yozgat dursun istiyorum. Zira yazıyı okurken, durakladığınız yerde aklınıza yine Yozgat gelsin diliyorum.
Uygarlık yolunda ilerlemek insanlığın temel amaçlarından biri.
Bunu önemsemeyen yok.
Bütün milletlerin geleceklerini kurgulamada bunu dikkate aldıklarını herkes biliyor.
Ana motif ilerlemek.
Gerekli donanımları elde ederek ilerlemek.
İlerlerken yolu kısaltmak, daha kalıcı başarılara ulaşmak için çalışma sistematiği gerekli her alanda.
Dünyadaki kültürel ve sanatsal faaliyetlerle bilimsel verilerin aktarımının gayelerden biri bu tabi ki.
Yazıyı kullanmak.
Yazı, hayatın gerçek yüzüdür kalıcılığı ve dolaşım imkanları nedeniyle.Yazı, insan iradesini, insan zekasını, insan duyarlılığını anlatmada ön sıralardadır.
Evet, yazıyı kullanmak makineyi kullanmaktan daha önceliklidir.
Çünkü yazı ile insan gelişir, değişir. Bilimsel verilere, fikri birikimlere daha kolay erişim sağlanır. Yazı, çağdaş iletişimin merkezindedir. Yazı, insanı açar.
Yazılı kültür evrensel alış verişe imkân sağlar.
Kültürel gelişmenin içeriğinde sanat da vardır. Sanat, en olgun haliyle yazılı kültürün verileri arasında sayılabilir.
Yazının hakkını hem yazan olarak, hem de okuyan olarak vermek lazım. Her ne kadar Yozgat’ta fikrini, düşüncesini yazıya döken, güncel konuları aktaran yazar kesiminin pek kıymeti değeri bilinmez, yazarlar da bunu bildikleri için fazlaca dert etmezler, takdir ya da teşekkür gibi beklentileri yoktur.
Fakat İlerlemenin evvela düşünce hayatında olması hayatın bir çok eksikliğini, yetersizliğini ortadan kaldıracaktır.
Yazı, en özgün buluş. İnsanın yazıyı buluşu kadar onu yazmada ve okumada kullanımı da nitelikli bir değerliğe sahip. Yazıyı bulan insanoğlu onunla kendini ifade ediyor, onunla bağ kuruyor çevresiyle. Bu, insanın kendini idrakinin bir sonucu. Yazılı kültürle sanat ve fikri özelliklere sahip eserler çerçevesinde yeterli bir birikime ulaşamadığı düşünülebilir insanlığın. Yazılı kültür ekseninde fikri ve edebi eserlerin çağın ruhunu ifade eden bir çok ana temayı yeterince işleyemediğini görürüz. Felsefi temellendirmelerin olgunlaştırmadığı eserlerde tematik olarak konunun ele alınışı amacı gerçekleştiremiyor. Okuyucunun konuyu içselleştirmesine yardım etmiyor.
Mesela insan hakları konusu. İnsan haklarını modern demokrasinin muhtevasına uygun biçimde olanca zenginliğiyle yazılı kültürün ana değerleri haline getirmede daha çok yol alınması gerektiği hep söylenir.
Yeri gelmişken bir hususu dikkat çekmek istiyorum. Çevremize baktığımızda siyaset olanca hızıyla devam ediyor, siyasetçiler, avazı çıktığınca seslerinin yükselmesinden yanalar.
Hâlbuki az önce insan haklarından bahsettik değil mi? Şimdi tutalım ya da tutmayalım; hangi parti, yaptığı propangada veya siyasi kampanyasında insan hakkını gözetiyor.
Hemen her gün kapımızın önünden gelip geçerken orta kulaklarımızı rahatsız eden anonsları duyduğumuzda kulaklarını kapatmak için ellerini kullanmayan aramızda kaç kişi vardır.
Sözlü kültürdeki çözülmenin toplumlardaki insan ilişkilerinin değerler zemininde aşınmalar meydana getirdiğinin maalesef farkında değiliz.