Bir yıl önce markette kasada sıra beklerken; bir anne kızın konuşmasına şahit oldum.
Kız, “Her şey ne kadar pahalandı!”
Anne, “İyi ama bak asgari ücrete zam yaptılar”
Kız; ”Bu kadar pahalılık olmasa asgari ücrete bu zammı yapmazlardı. Zamlar karşısında mecbur kaldılar asgari ücreti bu kadar artırmaya!”
———
Geçen hafta asgari ücrete yapılan yüzde 54’lük zam ve bugün memur ve emekliler için açıklanacak yüksek zam oranları kısa vadede herkesi memnun etmeye yetecektir.
Muhtemeldir ki önümüzdeki 4 ay içerisinde yapılacak bir seçimde de iktidar partisi için artı değer oluşturacaktır.
Ancak, enflasyonun artma eğiliminde olduğu son iki yıllık süreçte TL’nin değer kaybetmesine paralel alım gücü düşen sabit gelirliler için bu zam oranları asgari yaşam standardı oluşturmak ve ihtiyaçlarından kısmadan yaşamak için yeterli olmayacaktır. Çünkü enflasyon hala artmaktadır ve TL’nin değer kaybı sürmektedir.
Dolayısıyla bu zamlarların memnuniyeti, tıpkı trilyon dolarlık gaz rezervimiz olduğunun açıklanması ile oluşan sevinç halesinin, bugünlerde gelen doğalgaz faturaları ile yok olduğu gibi Mart-Nisan aylarında şikayetlere yerini bırakacaktır.
Mevcut ekonomi yönetim anlayışı ile bu kaçınılmaz bir sondur. Zira, ekonomideki gerçek sorun henüz fark edilememiş, teşhis doğru konmadığı için de doğru hamleler gelmemiştir, gelmeyecektir.
Artık seçim sathı mahalline girilmiştir ve gerçeklikten ziyade popülizmin hakim olacağı, oya tahvil edecek algıların geliştirileceği bir dönem başlamıştır.
Asgari ücret, emekliler ve memur zamları konusuna dönersek, asgari ücret adı üzerinde bu ülkede insanca yaşamak için verilmesi/alınması gereken en alt düzeydeki maaştır.
TÜİK’in açıkladığı yoksulluk sınırı bu ülkede asgari ücretin taban rakamı olmalıdır. Kamu ya da özel sektörde hiçbir çalışan ve hiçbir emekli yoksulluk sınırının altında bir maaşa mahkum edilmemelidir.
Yoksulluk sınırının çeyreğinin emeklilere, yarısının asgari ücretlilere reva görülmesi açıklanan zamlarla dahi yoksulluktan kurtulamamak övünülecek bir şey değildir.
İnsan onurunu zedelemeden bir yaşam sunmakla mükellef olanların, kötü yönetimlerinin sonucunda milyonlara lütufta bulunur gibi rakamlar açıklaması ve açıklanacak rakamların da kısa sürede pul değerine düşecek olması karşısında sevineceğimiz bir durum yoktur.
Biz, ancak bu ülkede yaşayan her bir insanın onurunun bir oydan daha kıymetli olduğu ve iktidarların ana sorununun bu ülkede onurlu bir yaşamı inşa etmek olduğu günlerde sevineceğiz.
O günler yakın mıdır, uzak mıdır bilemem ama mevcut sosyoloji ve onun hakim olduğu kurumların henüz bunu inşa etmeye güçleri, enerjileri, ferasetleri ve yetkinlikleri yoktur.
O halde yapılması gereken büyük bir aile inşa etmek ve bu ailenin dürüst, ahlaklı, nitelikli bireylerini geleceğe hazırlamaktır.