Kabe Örtüsü ziyaretçilerini bekliyor

Türkiye’de 19 parçası bulunan Kabe Örtüsü’nün bir parçası da Yozgat Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergileniyor. Tarihte kırmızı, yeşil, beyaz gibi renkler kullanılmış olsa da Kâbe’de artık dışarıda siyah örtü, içeride Yeşil örtü kullanılıyor. Bu örtü her yıl Hac döneminde Kurban Bayramı arifesinde değiştiriliyor. Eski örtü ise bölümlere ayrılarak ülkeye gelen yabancı devlet başkanlarına ve İslam’a hizmet etmiş önemli kişilere hediye olarak veriliyor. Türkiye’ye getirilen Kabe Örtüsünün bir parçası da Yozgat’ta bulunuyor. Yıllardır Yozgat Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’nde sergilenen Kabe Örtüsü müzeyi ziyaret edenlerin de ilgi odağı oldu. Yozgat Arkeoloji ve Etnografya Müzesi’ndeki salonların birindi Kâbe Örtüsü parçası, tekke eşyalarının ve alem, şamdan gibi bronz eşyaların teşhir edildiği vitrinler bulunmaktadır. Kabe örtüsü üzerine konulan kitabede ise şu bilgilere yer verilmekte; ‘’Kabe örtüleri (Kisvetü’s-Serife) kisve, kuşak ve kapı perdesinden oluşmaktadır. Bu örtüler Şam, Kahire ve İstanbul gibi şehirlerde dokunmuşlardır. Eski Kisvetu’s Şerife zilhicce’nin 9. gününde çıkarılıp, Kâbe Emiri ve devrin büyükleri tarafından kabe yıkanıp, yeni örtü asıldıktan sonra, eski örtü Beytül mála teslim edilmekte, Emir tarafından Beytülmal dan satın alınan eski örtü parçaları ise İstanbul’a gönderilmekteydi. Kisvetü’ş Şerife, surre alayıyla İstanbul’a döndüğünde Padişah, Sadrazam ve İstanbul Kadısı tarafından resmi bir törenle karşılanmakta, hürmet ve saygı ile özel olarak hazırlanmış arabaya aktarılmaktaydı. Padişah ve diğer hazirun tarafından tekbir ve tahlil getirilerek, surre alayından alınıp arabaya aktarılan Kisvetu’s Serife, Hırka-I Saadet dairesine götürülerek üç gün süreyle halkın ziyaretine açılmaktaydı. Kabe örtüsü parçalarının bir bölümü de devrin büyüklerine hediye edilmekte. küçük parçalar da Käbe bekçileri tarafından halka dağıtılmaktaydı. Eski Kisvetu’s-Serife örtüleri XVI. YY. dan itibaren Padişah ve Devlet erkanının yanı sıra ulemaların sandukaların üzerine örtülmekte olup cami, dergal ve hastanelere de gönderilmekteydi.’’ İhsan Çelikkaya