Kültür kaybı bu olmalı. Toplumlar kültürleri ile yaşarlar. Peki, bir soru ile devam edelim: bugün kültürümüzle yaşayabiliyor muyuz?
Yada yaşadığımız atmosfer, bizi içine çeken derinlikler karşısında kültürümüzün ne durumda olduğunu biliyor muyuz?
Örf, adet, gelenek, görenek, komşuluk hakkı, yardımlaşma, dayanışma gibi değerlerimizi koruyabilmek için bir mücadelemiz var mı?
Kim cevap verecek bilmiyorum ama bir sürü cevap bekleyen sorular karşımızda durmaktadır.
Yozgat’ta bazı bölgelerde yapımı devam eden inşaatlara baktığımızda neler düşündüğünüzü çok merak ediyorum.
Kentsel dönüşüm nasıl bir dönüşüm dersiniz.
Küçük iller için kentsel dönüşüm gerçekten doğru bir karar mı?
Türkiye genelinde korkunç bir değişim yaşanıyor her ilde yüksek kentsel dönüşüm adıyla çok katlı beton bloklar yükseliyor.
Betonlaşmada ilimiz Yozgat’ta hasbelkader nasipleniyor.
Toki konutlarıyla birkaç bölgede kentselleşiyor deniyor.
Konumuz “Kentsel dönüşüm.”
Kentsel dönüşüm eskimişlerin yenilenmesi olarak söyleniyor.
Eskimişler yenilensin diye ne kadar eski şey varsa köküne kibrit yakıyoruz.
O nedenle mi acaba tarihi değerlerimizi “Değer” olarak görmüyoruz.
Okumuşlar da, cahiller de eski eserlere karşı pek duyarlı değil nedense.
O bilinç pek gelişmemiş.
Ülkemizdeki ve Yozgat’ta binlerce eski eser o nedenle yok edilmiştir.
Bir kaç camilerin ve kubbetler’in dışında Selçuklu ve Osmanlı şehrinde bir tane tarih kalmamış.
“Eski eser” dediğimiz zaman eskimiş olan her şeyi kastetmiyoruz. Bir şeyin “eser” olabilmesi için bazı kriterler vardır.
Hatta eski eser diyeceğimiz şeyin illa da üzerinden bir asır geçmesi de gerekmiyor.
Biz, kentsel dönüşüm gerçeğini de yanlış anlıyoruz.
Kentsel dönüşüm bir mahalleyi, bir bölgeyi, bir köyü veya bir şehri toptan yıkıp yenisini yapmak değildir.
Her şehrin binlerce yıllık geçmişinden gelen bir kültürü, bir ruhu oluşur.
Mimari yapıları ile kullanılan malzemeleri ile sokak oluşumları ile boyası badanası ile kaldırımları ve yolları bağlarıyla, bahçeleriyle ile.
Hatta bazen o özellikleri türkülere bile konu olmuş.
Bugünlerden sonra beton blokların arasında türkülere konu olan güzellikler yaşayacak mı bunu hep birlikte göreceğiz.
Çünkü beğenmediğimiz eski, işe yaramaz diye yıktığımız her bir evin bir anısı var yıllar öncesinde topraktan taştan yapıları var.
Her evin önünde bir selvi kavak, dut ağacı, börtü böcek, tavuk, cücük koşar, kekliği öterdi, dibinde oturan eş dost ahbaplar olurdu.
Akşam olduğunda avludan sesler kapı eşiğinde sohbetler olurdu.
Kötü gördüğünüz bakımsız dediğiniz beton yığınları diktiğiniz Anadolu’nun boz kırlarının menbağlarından kitaplara konu olan sanatçılar çıktı.
Bugün yıkılan binalarla birlikte yaşayan tarihte yerle bir ettiğimizin farkında değiliz maalesef.
Çok fazla eskilere gitmeyeceğim, kafamızı kaldırıp şimdilerde yıkılan yerlerin dahi Yozgat için, insanlar için bir anlamı vardı.
Birçoğumuz Yozgat’ın mahallerinin eski halini bile hatırlamaz olduk. Lise caddesi, Tol Çarşı, Büyük cami çevresi, Askerlik Şube yanı, Fatih Cami yanındaki sinema, Sebze Hali. Bunlar Yozgat’ın kültürüydü.
Diyeceğim şudur; Bugün bizlere “Kentsel dönüşüm” olarak takdim edilen şey ne yazık ki anılarımızla beraber, şehirlerin mahallenin ruhlarını da çalmaktadır.
Kentsel dönüşüm adıyla Mahallelerin yıkılması bir kültürün yaşamın yok olması demek.
Bakın beton bloklara dolu binada kaç kişi bir biriyle muhabbet ediyor.
Kentsel dönüşüm dediğiniz Mahalle kültürünü komşu ilişkilerinde yok ediyor.
Kentsel dönüşüm büyük kentlerde gerekli ola bilir.
Ama Yozgat gibi şehirlerde daha çok restorasyon yapılsaydı, rant peşinde koşulmasaydı yetkililer, bu memleketi kültürleriyle eski haliyle baş başa bırakmış olsalardı sanki daha büyük katkı sunmuş olurlardı.
Belki güzel binalar dikersiniz ama içinde kültürden uzak ve güzel insanlar yaşatamazsanız yapılanların hiçbir kıymeti olmaz.