2019 yılıydı. Yozgat’ta Kızılay için yeni bir hizmet binasının temeli atıldı. Törenler yapıldı, açıklamalar verildi, umutlar yeşerdi. Dendi ki; “Burası halkımıza hizmet edecek, afet anlarında ilk başvurulan merkez olacak.”
Biz de inandık, sevindik.
Ama ne oldu?
Bugün o bina bomboş. Ne çalışanı var, ne içeri gireni çıkanı. İnşaat bitmedi, proje tamamlanamadı. Bina orada öylece kaldı. Yağmura, kara, güneşe teslim… Zamanla duvarları yosun tuttu, demirleri paslandı. Gören soruyor: “Bu binaya ne oldu?”
Cevap yok.
İşin tuhafı şu: Bu sadece bir bina değil. Bu, Yozgat halkına verilen bir sözün tutulmaması. Bu, Kızılay gibi hayati bir kurumun, Yozgat’ta yok sayılması. Bu, yardım eli uzatması gereken bir yapının, yardıma muhtaç hale getirilmesidir.
Tarih şahittir, Kızılay, bu ülkenin zor zamanlarında nefes borusu olmuş bir kurum. Ama Yozgat’taki bu yarım kalan bina, sanki bu nefes borusuna bir tıkanıklık gibi. Hem fiziken, hem de simgesel olarak. “Yapıyoruz, yapacağız” denilen her şeyin zamanla nasıl unutulabildiğinin sessiz bir tanığı gibi duruyor.
Biz yerel halk olarak soruyoruz:
- Bu bina neden yıllardır bitirilemedi?
- Kaynak mı yok, yoksa ilgi mi eksik?
- Kızılay gibi önemli bir kurum neden bu kadar sahipsiz bırakıldı?
- Sorunun asıl sebebi her neyse, bilmek hakkımız değil mi?
Yozgat küçük bir şehir olabilir ama sahipsiz bir şehir de değildir. Bu bina, tamamlanmadığı her gün, bu şehrin yüzüne tutulmuş bir ayna gibidir. İhmali, unutulmuşluğu ve duyarsızlığı gösteriyor.
Yetkililerden açık ve net bir beklentimiz var:
Bu binayı ya tamamlayın, ya da çıkın açıklama yapın.
Yozgat halkı artık sabır değil, sonuç istiyor.
Burası bizim memleketimiz. Bu bina da bizim geleceğimizin bir parçasıydı. Lütfen daha fazla çürümesine izin vermeyin.
Unutmayın: Yarım kalan sadece bir bina değil, bir güven duygusudur.