Yozgat’ta Delice Irmağı’nın neredeyse kuruma noktasına geldiğini belirten Yakupoğlu, yeraltı sularındaki ciddi düşüşe de dikkat çekti. “Meteorolojik kuraklık bizi hidrolojik kuraklığa götürdü. Şimdi asıl soru şu: Bu süreç tarımsal kuraklığa da evrilecek mi?” diyen Yakupoğlu, bunun gerçekleşmesi halinde ciddi sosyoekonomik sorunların yaşanabileceğini ifade etti.
Kuraklıkla mücadelenin önemine değinen Yakupoğlu, pes edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, “İklim değişikliği gerçeğini kabul ettiğimiz gibi, çözüm yollarını da aramalıyız. Devlet destekli projeler ve gelişen teknolojiyle bu sorunla başa çıkmak mümkün” şeklinde konuştu.
Ziraat Fakültesi olarak kuraklıkla mücadele kapsamında yürütülen çalışmalardan da bahseden Yakupoğlu, “Bazı bölümlerimiz bitkilerin kuraklık stresine karşı dayanıklılığı üzerine çalışıyor. Ayrıca iki farklı iklim temelli Avrupa Birliği projesi yürütüyoruz. Her bölümde, iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik AR-GE çalışmaları sürdürülüyor” dedi.
Yağış düzenindeki değişimlerin de tarımı olumsuz etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Yakupoğlu, “Yağmurun miktarı değil, şekli ve düşüş şiddeti değişti. Dolu, ani don olayları ve seller gibi ekstrem hava koşulları artık daha sık görülüyor. Bu durum hem bitki gelişimini hem de toprak kalitesini doğrudan etkiliyor” ifadelerini kullandı.
Toprak yapısının da kuraklıktan ciddi şekilde etkilendiğini dile getiren Yakupoğlu, “Toprak fizyolojisi, kimyası ve biyolojisi bozuluyor. Erozyonla birlikte toprak verimliliği azalıyor. Bu nedenle toprak kalitesine yönelik çalışmalar büyük önem taşıyor” dedi.
Tarımsal kuraklıkla mücadelenin temel yolunun adaptasyon olduğunu vurgulayan Yakupoğlu, “Bitki, hayvan ve toprak bazlı uyum çalışmaları yaparak tarımı bu yeni iklim koşullarına hazırlamalıyız” şeklinde konuştu.
/ Osman Tolga YILMAZ

