Gazete sahibimiz Bekir Beyle rektörlük tasarrufunda olan bir binayla ilgili konuşuyoruz. Ben akıbetini, rektörlüğün buraya dair nasıl bir tasarrufta bulunacağını soruyorum, Bekir Abi de “Buraya dair bir önerin, bir projen mi var?” cümlesi ile karşılık veriyor.
Hemen ona verdiğim cevabı sizlerle de paylaşayım “Bir önerimiz, bir proje teklifimiz var dahi olsa, Yozgat’ta siyaset, bürokrasi, yerel yönetimler ve STK’lardan buna kulak kabartacak, öneriyi değerlendirecek veyahut kendi tasarruflarındaki yanlışları görüp öneri doğrultusunda gerekli düzenleme ve değişimleri yapacak kurum, kuruluş şahıs var mı ki, biz böyle bir ‘çılgınlık’ yapalım da sözümüzü israf edelim!”…
Yok. Gerçekten yok…
Gazete sayfalarımız Yozgat’ta ekonomik, sosyal, kültürel ve sosyolojik değişimler sağlayacak, bu şehirde yaşamı biraz daha kolaylaştıracak, insanımızın daha onurlu ve güvenli bir hayat sürdürmelerine imkan tanıyacak öneri ve projelerle dolu.
Hafızalarımız yetkililerle yaptığımız Yozgat’a, Yozgat’ın eğitim, sağlık, sanayi, kültür, emniyet, ulaşım vb. konularına dair görüşmelerinin kayıtlarıyla…
Bu yazılar ve görüşmelerin neticesindeki bahaneler, hayal kırıklıkları, ilgililerin sorgulamalardan alınmaları ve küsmeleriyle de dolu…
Lakin, şahsını töhmet altında bırakmadıkça, Yozgat’a, Yozgatlıya dair yazdığınız, söylediğiniz hiçbir konuyu üzerine alınan, kulak kabartan, şehirde birikmiş bilgi, tecrübe ve vizyonu değerlendirmek isteyen bir bürokrat, siyasetçi, belediye başkanı ve STK yöneticisi maalesef hafızalarımızda yer işgal etmemektedir.
Bu kayıtsızlık, bu ciddiyetsizlik, bu Yozgat’a ve Yozgatlıya dair kaygısızlık halidir ki bana yukarıdaki cümleyi zikrettirmiştir.
Bu halden biraz da Yozgatlı sorumludur…
Yozgatlının kendisine, çocuklarına, şehrine, bugününe ve yarınına dair taşıdığı endişelerin birinci tekil şahıs düzeyinde kalmasındandır bu hal.
Bu kadar kaygısız, şehirli olmak konusunda bu kadar ciddiyetsiz, diğerkamlık, birlikte yaşam ve ortak kader anlayışından bir o kadar uzak, yöneticilerini sorgulama kültüründen yoksun insanların yaşadığı şehirde; yöneticiler de bir makyöz edası ile zamanlarını doldurur, hayatın kendisine dokunmak yerine, kıvrak beden çalımları atarak birinci tekil yaşamlarında etraflarındaki “padişahım çok yaşacılarla” mutlu mesut olarak asıl mevzunun etrafından dolaşıp, görevlerini icra ederler…
Olan yine sana olur Yozgatlı…
Onlar bu şehirden alacaklarını alıp giderlerken, sen yine işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, güvensizlik, huzursuzluk, gelecekten umutsuzlukla başbaşa kalırsın…
Sözü bağlayalım… Yozgatlı boyalılardan uzak dur… Yüzlerindeki gerçekliği gizleyen makyajın farkına var ve iste, kendin için, çocukların için, şehrin için…
Makyaj Aldatır, Kanma!
