Öfke üzerine binlerce söz söylenmiştir…
Bu konuda en anlamlısı, “Öfkeyle kalkan zararla oturur” atasözüdür…
Öfkeli anlarda sağlıklı düşünebilmek ve sonuç alabilmek mümkün değildir…
Öfkesini kontrol edip, nefsine hakim olanların daha az sorunla karşı karşıya kalmalarının nedeni de budur…
Diğerleri için sonuç hüsrandır…
Hapishaneye düşmek, hastanede yatmak ya da sakat kalmak…
Ölüm de var elbette…
Sözü daha fazla uzatmadan bir süre önce okuduğum “İfrit Ziya” adlı öykü ile sizleri baş başa bırakıyorum…
* * *
Herkes onu “İfrit” olarak tanırdı. Öfkeli anlarında “Adamı ifrit etme!” dediği için adı “İfrit” kalmıştı. Adının Ziya olduğu unutulmuştu neredeyse…
Hani, eskilerin deyimiyle “Nemrut” biriydi Ziya. Çocuklarının bir kere bile başını okşadığı olmamıştı. Eşini sürekli azarlar, komşuları onun şerrinden korktuğu için onunla muhatap olmazdı. Ceviz kabuğunu doldurmayan meselelerde kıyameti koparır, bağırır, çağırır küplere binerdi. Nasıl bir adamdı bu böyle?
Günlerden bir gün yine hanımına kızmıştı. Bağırıp çağırıyor, azarlıyor, karşıdakilerin de insan olduğunu unutuyor, kırılan kalpleri yok sayıyor, üzerine üzerine gidiyordu. Pire için yorgan yakıyordu adeta.
Sudan bir bahaneydi. Neymiş efendim, karısı içme suyunu neden soğuk getirmişti?..
Esmanur Hanım, bunca yıl hiç sesini yükseltmediği kocası Ziya’ya, ilk kez patladı:
– Yeter artık yaptığın!.. Her şeye kızıyor, her hareketimizi azarlıyor, hakaret ediyor ve çocukları korkutuyorsun. Bir bardak soğuk su için insanın kalbi böyle kırılır mı?..
Artık ok yaydan çıkmıştı. Esmanur Hanım, ilk kez bu kadar rahatlamıştı. İçini boşaltmıştı.
Sonucu ne olursa olsun, kolay teslim olmayacaktı.
İfrit Ziya, şaşkınlık içinde bakakaldı. Gözleri kocaman oldu.
Esmanur Hanım’ın üzerine yürüdü. Büyük oğlu Metin araya girdi. Esmanur Hanım, bir dişi aslan gibi kükreyerek, “Otur olduğun yerde” dedi.
Karısının bu tavrına tahammül edemeyen İfrit Ziya, oğlunu bir kenara iterek Esmanur’un üzerine atladı. Esmanur, çevik bir hareketle yana çekilince, İfrit Ziya yere kapaklandı.
Karısı Esmanur Hanım, “Git bir abdest al! Elini yüzünü yıka!” dedi. “Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” hadisini hatırlattı.
İfrit Ziya’nın şaşkınlığı daha da artıyordu. “Ne diyor lan bu kadın deli mi ne?” İfrit Ziya, abandone olmuş boksör gibiydi. Zaten eski bir boksördü de…
İfrit Ziya, şaşkın bakışlar arasında banyoya doğru giderken, Esmanur Hanım, “Kuvvetli kimse, güreşte hasmını yenen pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir” diye bağırdı…
İfrit Ziya, filozofça ifadeler kullanan karısından çekinmeye başlamıştı. Ne olmuştu bu kadına?..
Oğlu Metin, babası banyodan çıktıktan sonra ona bir seccade uzattı. Annem yolladı, dedi.
İfrit Ziya, pencereyi açtı. Komşular kapıdaydı. Hepsi sese çıkmıştı. Herkes İfrit Ziya’ya sırtını döndü.
Kimse bu pislik adama bulaşmak istemiyordu. İfrit Ziya, misafir odasına gidip, ikindi namazını kıldı. Sonra da ellerini açıp, Allah’a dua etti. “Allahım bana yardım et” diye yalvardı.
İfrit Ziya, kuzu gibi olmuştu sanki. Karısı Esmanur Hanım, çıkışının işe yaradığını görünce, kocasına sert yapmaya başladı. Ama tatlı sert olmaya özen gösteriyordu. Çünkü annesinin verdiği taktik tutmuştu.
Herkes İfrit Ziya’daki bu değişikliğe şaşırıyordu. Mahalleye huzur gelmişti. Komşular artık gürültüden şikayetçi değildi. Aile içinde de mutluluk vardı.
Esmanur’un kapı komşusu Sevgi, “Nasıl oldu bacım bu değişiklik” diye sordu.
Esmanur Hanım, olup biteni anlattı. Sevgi, atasözlerinin büyük tecrübelerden sonra söylendiğini hatırlatarak, “Deli deliyi görünce değneğini saklarmış. Sustuk, başımıza çıktı” dedi.
Gülüştüler…