Asım Bey Selamlar,
Makyaj Aldatır Kanma! Başlıklı yazıma yapmış olduğunuz yorumunuz beni ziyadesiyle memnun etmiştir.
Bunun birinci sebebi, okunuyor ve eleştiriye tabi tutuluyor olmasıdır.
İkinci nedeni ise yazımın bir muhatap bulmuş olmasıdır.
Umuyorum ki, Yozgat’ta yaşıyorsunuzdur. Ancak yazdıklarınızdan anladığım kadarıyla Yozgat’a uzak görünüyorsunuz.
Belirtmeliyim ki, gazetecilik mesleğinde bir iddiam yoktur. Ancak yazdığım her bir kelimeyi özenle tartıp biçip, hakkaniyet ve adaletten ayrılmadan, kimsenin onuruna dokunmadan yazmaya gayret ediyor ve asla doğrulatmadığım bir bilgiyi, veriyi paylaşmıyorum.
Ben, 38 yıldır yaşadığım bu şehirde, holdinginde, STK’sında, özel şirketinde ve kamusunda çalışmış, siyaset yapmış, yerel yöneticiler, STK yöneticileri, siyasetçi ve bürokratı ile çok yakın mesailer, tanışıklıklar ve dostluklar kurmuş, Yozgat’ın sokaklarında halkı, esnafı, engellisi, işsizi… ile bir yaşam sürdürmüş ve buna devam eden bir kişilikteyim.
Taktir edersiniz ki; 50 yılık bir birikimin ve yukarıdaki cümlede izah ettiğim tecrübenin ışığında görüşlerimi kaleme döküyorum.
Bardağın şüphesiz yarısı doludur. Eyvallah…
Ama bardağın diğer yarısı da boştur!… Bardağın yarısı boştur demek bir karamsar tablo çizmek, yıkıcı ve sert üslup kullanmak değildir. Bir durumun tespitidir. Hastalığı tespit etmeden, tedavinin gerçekleşmesi de mümkün değildir.
Bunca yılık tecrübe ve ilişkiler ağı içerisinde sizin yorumunuzda zikrettiğiniz davranışları göstermediğimi düşünüyorsunuz, yanılıyorsunuz.
Bu yanılgınızı düzeltmemizin yolu, bizzat tanışmamız ve birbirimizi anlama gayreti ile sabırla dinlememiz olduğu gibi bir diğer yöntem de bugüne kadar yazdığım 200’e yakın yazıyı okumanızdır.
Bu şahsımla alakalı kısmıdır burada sonlandırayım. Fazlası kibre girer.
Gelelim karamsar Yozgat tablosuna; eleştiriye kapalı ve ufacık bir olumsuz eleştiriden rahatsız olup, makamına “ayar vermek” üzere davet eden müdürler ve hoş geldin ziyaretlerine iade-i ziyaretler yaparken Yozgat’ı nasıl buldunuz sorusuna “eleştirimizden” rahatsızlığını ifade ederek cevap veren bürokratlarımız var. Ne demişiz ; “Yozgat Lise Caddesi’nde akşam saatlerinde alkolikler ve uyuşturucu madde kullananlar güvenlik problemi oluşturuyor. Buna çare bulur musunuz?!”
Yozgat’ta devletin kurumlarının verilerine bakarsanız yüzde 10 engelli var. Kadın Termal Aqua Park’ı arkasındaki hazine arazisine uluslar arası kaynaktan hibe alarak Engelliler için bir Eğitim Yaşam ve Rehabilitasyon Merkezi yapın, engellilerimizin ve ailelerinin yaşamlarını kolaylaştırdığımız gibi şehre nitelikli göç de çekmiş oluruz.
Ne demişiz, Yozgat iki tepenin arasında sıkışıp kaldı, arsa rantına teslim olmuş, arsa, inşaat, konut ve kira maliyetleri yükselmekte, şehri estetikten yoksun bir mimari ile betona teslim olmuş… Köçekkömü’den Divanlı’ya kadar aradaki köyleri de mahalle yapın, Çamlık merkezli yeni bir imar planı ile uygun maliyetlerle yaşanabilir, estetik mimariye sahip bir şehir inşa edelim. Bunun ulaşımını kolaylaştırmak adına da, hafif raylı sistemin planlamasını yapın.
Ne demişiz, Yozgat şehir merkezinden her gün binlerce tehlikeli yük taşıyan araç geçmekte… BU şehre ve şehir insanına yüktür. Taşıdığı tehlike potansiyeli ile birlikte, araçların trafikte bekleme sürelerini uzatarak mali kayıpları da artırmaktadır. Bir çevre yolunu hızlı tren hattına paralel Kayseri, Çorum yolları bağlantıları ile acilen hayata geçirin.
Ne demişiz, bu uluslararası karayolundan her ay on milyonlarca insan bu şehrin ortasından geçmekte, ancak 10 tanesi bu şehri durulur, gezilir, görülür, yaşanır bir kıymette görmemektedir. O halde şehirdeki turizm potansiyelini açığa çıkaracak çalışmalar yapılsın.
Ne demişiz, Yozgat yoğun işsizliğe sahiptir ve bu işsizliğin büyük çoğunluğu niteliksiz işsizliktir. İşsizlerimizi Yozgat sanayisi ve ticaretinin ihtiyacı olan alanlarda nitelikle buluşturalım, yeni istihdam alanları oluşturmak üzere şehrin potansiyellerini değerlendirelim.
Ne demişiz, Saray OSB’de 20 yıldır yaptığımız hataları yapmayalım. Yeni kurulan OSB’lerimiz ve şehrin doğru yatırımcı ile buluştuğunda gelişmesine katkı sunacak potansiyel kaynakları için, teşvikte 5. Bölgede olmanın avantajlarını yatırımcının ayağına giderek anlatalım. Gerekirse nokta atışlarla. Bunun için bir eylem planı ve kurumlar arası işbirliği talep etmişiz. Sizin için bir karamsar tablo çizeyim, muhatabımız kurumların yaptığı, “Şehir iç dolmuşlara reklam veren ve bir çocuğun dahi bu reklamı görünce bit yeniğini fark edeceği” drone fabrikasının temelini geniş katılımlı törenle atmak oldu. Sonuç, sonucu temeli atan valiye sorunuz…
Ne demişsizleri çoğaltırım… Çamlık, spor, turizm, tarım ve hayvancılık, eğitim, sağlık, sanayi ve ticaret vb…
Yozgat’ta olumlu gelişmeler oluyor. Ama yetersiz ve eksik planlamalı. Örneklerini yazıp sıkmayayım. Ama herkesin “padişahım çok yaşa” dediği yerde müsaadeniz olursa bir kişi de “Kral çıplak” desin…
Yetkilileri bir araya getirmek benim değil, valinin, belediye başkanının, TSO başkanının görevidir. Onlar bu görev ve sorumluluktan kaçtıkları için siz, bu görevi ve sorumluluğu hatırlatana bunu görev diye hatırlatıyorsunuz.
Şehrin potansiyelleri vardır ve iyi değerlendirildiğinde Yozgat’ta sıçrama etkisi yapabilir. Bunun farkındayız ve sadece hatırlatmakla kalmayıp o potansiyellerin nasıl açığa çıkacağına dair, yol, yöntem ve kaynakları da bu sayfalardan sunmuşuzdur. Peki, muhatap var mı? “Yok’ Potansiyeli değerlendirmek isteyen kaygı ehli bir muhatap var ise siz bana gösterin ben onu ikna edecek dili kullanırım.
Umut’a gelince. Oğlunun adı Umut olan birinin umutsuz olması düşünülemez. Bu şehirde imkanla buluşturulduğunda, 50 yılda yapılamayanları 5 senede yapabilecek onlarca yetenekli, nitelikli, bilgi ve beceri sahibi insan vardır. Benim umudum onlardadır.
Bugünkü paçozluğa bakıp da geleceğe dair umutsuz olmak gibi bir cehalet içinde değilim. Her devrin sonlandığı gibi bugünkü paçoz devir de sonlanacak, bu niteliksiz dönemin yarattığı adalete, liyakate, diğerkamlığa, ortak kadar ve yaşam anlayışına özlem, yeni bir geleceği inşa edecektir.
Gerisini ve eleştirilerinizin tamamının cevabını yazılarımda eminim bulacaksınızdır.
Ancak bir cümle ile cevap vermem gerekirse;
Bu şehrin insanı çoğunlukla “ben” merkezci bir hayat yaşamaktadır. Diğerkam değillerdir. Ortak bir kader anlayışı, birlikte huzurlu, güvenli, müreffeh bir yaşam kurma idealinden uzaktırlar.
Hal böyle olunca da siyasetçisi, belediye başkanı, STK yöneticileri, bürokratı da şehrin bugünü ve yarınına dair kaygıdan uzak, bütüncül bir anlayışla yönetmek ve çözümler üretmek yerine lokal alanlarda riske girmeden, kendini yormadan, günü kurtaracak makyaj çalışmalarla zamanı tüketmektedirler.
Kısmet olur da tanışırsak ki, muhatabımı tanımayı, onu anlamayı, kaygılarını, umutlarını, potansiyelini, birikimini görmeyi isterim, ben anlatırım siz dinlersiniz, siz anlatırsınız ben dinlerim…
Ama çıkacağımız son kavşakta ben size “amma da karamsarsınız” derim…