Öyle bir geçer ki ömür!
Turnaların uçtuğu gibi
Doğan güneşin battığı gibi.
Kara köpüklü sellerin dağ taş demeden akıp gittiği gibi.
Öyle bir geçer ki ömür!
Öyle bir geçer ki zaman!
Kelebeğin bir günlük ömrünün bitip gittiği gibi.
Sarı çiçeği boynunu büküp yere düştüğü gibi,
Kara toprakların, gün gelip insanı kendine çektiği gibi.
Kader denen yazgının son sayfanın koptuğu gibi .
Öyle bir geçer ki zaman!
Öyle bir geçer ki ömür!
Kara taşlı duvarların büyük bir gürültüyle çöktüğü gibi
Tam bir sınav arifesindeki ömrün yitip gittiği gibi
Hayalle gerçek arsındaki perdelerin artık kendini yırttığı gibi
Çiğ damlasının vatanı olan torağa düştüğü gibi
Öyle bir geçer ki ömür!
Öyle bir geçer ki zaman!
Kirpiğin ucundaki gözyaşlarını omuzlara düştüğü gibi
Hasret denen kor ateşin son melodisini vurup gittiği gibi
İki kapılı handaki yolcunun dönüp son defa baktığı gibi
Kara treni uğurlayan ellerin son defa kalktığı gibi
Öyle bir geçer ki zaman! O zaman neden? Neden?
Neden hala yürekler kul kardeşlerinin elinde yanmakta?
Neden hala sokak çocukları sokaklarda üşümekte?
Neden hala kirpiklerin ucundan göz yaları düşmekte?
Neden hala insanların yarısı açlıktan yarısı, oburluktan ölmekte?
Neden hala çocuklar silahların önünde şaşkın şaşkın bakmakta?…