Genel Başkan Settar Aslan imzasıyla gönderilen mektupta “Kudüs’ün Filistin halkından gaspedilerek yayılmacı ve şiddet yanlısı İsrail’in başkenti yapılması teşebbüsünün evrensel vicdana ve adalete indirilmiş bir darbe olduğu vurgulanarak, “Temel Hak ve özgürlükleri, eşitlik ve demokrasiyi, evrensel adalet ve barışı savunan dünyadaki bütün işçi kuruluşlarını evrensel barışı tehdit eden bu politik karara en net ve kararlı bir şekilde karşı çıkmaları gerektiğini” dile getirdi.
Genl Başkan Settar Aslan’ın mektubu şu görüşlere yer verdi: “Sayın Sendika yöneticisi, bilindiği gibi ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017 tarihli açıklamasında Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıyacaklarını ve Tel Aviv’deki ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınacağını ilan etti. Evrensel vicdana, uluslar arası hukuka, dünya barışına hak ve adalet anlayışına karşı, sağduyudan ve politik akıldan uzak, milyarlarca Müslüman ve hristiyanın manevi duygularını yaralayan, politik körlüğün ve güç zehirlenmesinin eseri olan bu karar daha ilk günden itibaren büyük tepkilere yol açtı.
Kudüs sadece üç büyük dinin kalbi değildir” diyen, İsrail gibi yayılmacı ve savaş makinesi bir devleti “dünyanın en başarılı demokrasilerinden birisinin merkezi” olarak gören, bütün dünyanın gözleri önünde her yıl çoluk çocuk demeden binlerce Filistinliyi katleden, zindanlara tıkan, işkencelerle yıldırmaya çalışan, evlerinden çıkarıp Yahudi yerleşimcilere veren bir anlayışın yönettiği İsrail’i “Hristiyanlar ve Müslümanların birlikte barış içinde yaşayıp özgürce ibadet ettiği bir yer” olarak gören Trump’ın bakış açısındaki çarpıklık ne yazık ki, ABD’nin uluslararası politikalarını da zehirlemektedir.
TRUMP’UN İFADELERİ GERÇEKTEN UZAK VE TEHLİKELİ BİR
TEŞEBBÜSTÜR
Bütün dünyanın bildiği gerçekleri tersyüz eden Trump’ın bu ifadeleri “Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak tanıma” kararının de ne kadar gerçeklerden uzak ve tehlikeli bir teşebbüs olduğunu bütün açıklığı ile göstermektedir.VTrump’ın söylediklerinin içinde tek doğru “Kudüs’ün üç büyük dinin kalbi olduğudur”. Hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bu gerçek, üç büyük dinin mensuplarını yok sayan bir politik karara nasıl dönüşebilir. Bu tezat bırakın yönetici aklı, sıradan bir akılla nasıl izah edilebilir.
Hele, bütün bunlardan sonra “Bu adımımız Orta Doğu barış süreci konusundaki kararlılığımızdan bir geri adım değildir” açıklaması nasıl ciddiye alınabilir.
“Demokrasi getireceğiz” iddiasıyla Irak’ı işgal eden, Suriye’ye savaş açan, Arap halklarının demokratikleşmesini sağlayacak olan Arap Baharı’ının önünü kesmek için darbe yaptıran, darbecileri destekleyen ve bu politikalarıyla milyonlarca insanın ölümüne, milyonlarcasının da ülkelerini terk etmek zorunda kalmasına yol açan ABD yönetimleri, Kudüs’ü İsrail’in başkenti yapma adımıyla yeni bir çatışma çıkaracak yanlış ve tehlikeli bir teşebbüste bulunmaktadır.
Bütün bu yanlış adımlar, sadece Ortadoğu’da değil, Asya’da, Afrika’da, Balkanlar ve Avrupa’da, Güney Amerika’da ABD imajını yıpratmakta büyük bir antiamerikanizm dalgasının genişlemesine yol açmaktadır. Bu karar, Amerika halkının ve Yahudilerin de aleyhine dönecektir. Uzun vadede bu yanlış politikalar ABD’yi güçlü ama güvenilmeyen, İsrail’i ise Amerika desteğiyle ayakta kalabilen uydu ve yapay bir devlet olarak yalnızlaştıracaktır. Ve bu politikalar üç büyük dinin mensupları olan milyarlarca insan arasında kalıcı ve tamiri mümkün olmayan bir husumete kapı aralayacaktır.
Bu yüzden bu karar; Sadece Ortadoğu için değil, dünya barışı için çok ciddi bir tehdittir, sadece milyarlarca müslümanın değil hristiyanların da maneviyatına bir saldırı niteliğindedir.
Bu karar; Tarihin akışına, Kudüs’ün de içinde yer aldığı coğrafyanın ruhuna,Bu coğrafyanın dini ve demografik niteliklerine Hali hazırdaki konjonktüre ve reel politikaya da aykırıdır.
Bu karar; ABD’yi bir antipatinin öznesi haline getireceği için ABD’nin Bütün dünyanın sempatisini kaybettiği için İsrail’in de aleyhine olacaktır.
Bu karar; Politik akıldan ve gerçeklerden uzak olduğu, kalıcı ve yaygın bir çatışma zemini oluşturacağı için tehlikelidir. İsrail yayılmacılığına zemin hazırladığı için, kurulduğundan beri sürekli sınırlarını genişleten İsrail yayılmacılığını teşvik ettiği için akılcı değildir.Temel Hak ve özgürlükleri, eşitlik ve demokrasiyi, evrensel adalet ve barışı savunan dünyadaki bütün işçi kuruluşlarını, dünya barışını tehdit eden adaletsiz ve akıldışı bu politik manevraya en net ve kararlı bir şekilde tavır almaları gerektiğini düşünüyor, mazlum Filistin halkına destek olmaya ve Trump’ın kararına karşı çıkmaya davet ediyorum.”