Ne fark vardı ? Habil ile Kabil arasında kardeş katlin tattırdılar bize ?
İkisi de Ademin oğulları ikisi de onun göz bebeği değil miydi ?
Ne Fark vardı? Nuh’un oğulları arasın da itaat etmeyenler kalıpta
İmanlılar gemiye binmemiş miydi? Biz onların soyundan değil miydik ?
Dünya tamamen sular altında kalırken , biz o ayrılığa gidenlerin
helak oluşunu görmemiş miydik?
Beraberce kırk yıl o gemide dolaşıp, sonra kardeşçe ayrılmamış mıydık?
Ne fark vardı? Hazreti Hüseyin ile Yezidin arasında Kerbela destanını
yazdırdılar bize? İkisi de İslam şehitlerinin soyundan değil miydi ?
Ebu Süfyan, cihat ederken gözünü kaybetmemiş miydi ?
Hazreti Ali, er meydanlarında kendini ortaya atmamış mıydı ?
İkisi de İbrahim’in, İsmail’in, Kusay’ın soyundan gelmiyor muydu ?
Ne fark vardı ? Doğu ile batının arasında, ikisini de Allah yaratmamış mıydı?
Seni benden ayıran neydi zenci kardeşim, sarışın kardeşim, beyaz kardeşim,
dünya malı mı yoksa, uzun süredir birbirimizden haberdar olmamak mı ?
Asırlar mı girdi aramıza, kültürler mi girdi, isimler mi girdi, soylu sınıfı mı girdi,
mesafeler mi girdi? Seni benden ayıran neydi? Yoksa dinler mi girdi ?
Müslüman kardeşim, Hristiyan kardeşim, Yahudi, Çin ,Hint bütün
dinlerdeki kardeşim…
Beni özene bezene yaratan Allah, seni de yaratmadı mı, bana verdiği ayrıcalığı
sana vermedi mi, bütün aranışlar Allah’a değil mi, yanlış ta olsa doğruda olsa?
Benim üzerime titreyen Allah senin üzerine titremiyor mu, beni koruyan melekler seni korumuyor mu, öyleyse neden bu ayrılık?
Neden, Allahın bize kendisinden verdiği bir parça sevgide birleşmeyip de,
şu dünya malında ayrılığı tercih ediyoruz? Neden kainatın en üstün yaratığı
noktasında birleşmiyoruz da, birbirimizi eften püften sebeplerle ayırıyoruz?
O yaratıcı ki ! Bizi mağfireti bol meleklerden üstün tutmadı mı ,cinlerden üstün tutmadı mı, bizi bilinen bilinmeyen bütün mahlukattan üstün tutmadı mı?
Neden biz birbirimizi ayrı tutuyoruz?
Hepimiz etten, kemikten, ruhtan, bedenden değil miyiz? Bizi ülkelerin sınırları mı ayırdı, bizi ırk -cins denen saçmalık mı ayırdı, bizi taptığımız o makamlar mı ayırdı, hani hangisi ayakta o makamların? Hazreti Süleyman’ın makamı mı, Karunların, Harunların makamı mı, yoksa Firavunların akamı mı, en güzel makam olan Peygamberimiz’in (S.A.V) makamı bile bitmedi mi, göz yaşları içinde veda etmedik mi ?
Ne kadar güzel ve tatlı da olsa bir gün gelip bitmiyor mu, ne kadar acıda olsa
bir gün gelip sona ermiyor mu, işte bu yüzden değer mi, Allahın özene bezene yarattığı insana ayrılığı reva görmek ?
Allah diyor ki “Her şeyi affederim ama kul hakkını affedemem”
Muhammet (S.A.V) diyor ki “Sizin artık puta tapacağınızdan korkum yok, ama dünya malına aldanıp ta kardeş kanı dökmenizden korkuyorum ”
Mevlana diyor ki “Gel ne olursan ol yine gel, ister kafir ol ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız ümitsizlik kapısı değildir.
Neden bizde demiyoruz, seni Allah yarattığı için, kendimi sende gördüğüm için, gelmiş geçmiş yaşanmışlıkların hatırı için, seni olduğun gibi kabul ediyorum. Seni olduğun gibi seviyorum.
Ben seviyorum yanı başımdaki insanı sevdiğim kadar, dünyanın öbür
ucundaki insanı da.
Ben seviyorum din kardeşimi sevdiğim kadar, dinimden olmayan kardeşimi de.
Ben seviyorum beyaz kardeşimi sevdiğim kadar, esmer kardeşimi de.
Ben seviyorum zengin kardeşimi sevdiğim kadar, fakir kardeşimi de .
Ben seviyorum iyi kardeşimi sevdiğim kadar, kötü kardeşimi de.
Çünkü ben yaratılanı seviyorum, yaratandan ötürü seviyorum.
Seviyorum çünkü ben, insanın yüzündeki nuru gördüm, gözlerindeki
manayı gördüm, Hazreti İbrahim’in melekleri arkada bırakıp,
ateşin içine dalışını gördüm. Şehitlerin vatanı için vuruluşunu gördüm,
çünkü ben başkaları için örtüyü, bebeği yerine o buz gibi mermiyi örten anayı gördüm.
Servetini İslam için eriten Hatice’yi gördüm . Ebu Bekir’i gördüm.
Evet bunlar, hep başkaları içindi, kendisi için değil. İşte bu yüzden insanlar ;
saygı duymaya değer, işte bu yüzden insanlar sevilmeye değer!
Sınırlar ayırmasın bizi, fikirler ayırmasın bizi, isimler ayırmasın bizi, Nuh’un gemisi nasıl aldıysa bütün alemi, bu dünyada bizi alır. Gelin Adem olalım,
gelin, gelin hep Havva olalım, gelin hep Nuh olalım, gelin hep gemi olalım,
gelin hep Allahın ayrıcalıklarla yarattığı insan olalım, kul olalım, kul olmanın
ne demek olduğunu bilelim.
Ben dediğin nedir ki elli senelik ömür mü, hiç doymayan nefis mi, bir karınca
kadar aciz olan beden mi, kan pıhtısı mı, isim mi, yoksa o çok ağzına baktığımız
gurur mu? Allahtan başka neyimiz var ki bizim, dön, dolaş onda değil mi çarelerimiz?
Ne kaybederiz kendimizi sevdiğimiz kadar, başkalarını da sevmekten?
Ne kaybederiz kendimize gösterdiğimiz özeni, başkalarına da göstermekten?
Ne kaybederiz şu elli altmış yılı, kardeşlik içinde geçirmekten?
Nasıl olsa bir gün gelip, gözlerimiz kapanmayacak mı ?
Nasıl olsa bir gün gelip, o koltuktan inmeyecek miyiz?
Nasıl olsa bir gün biriktirdiklerimiz, başkasına kalmayacak mı?
Nasıl olsa bir gün, mahşerde aynı teraziye konmayacak mıyız?
Nasıl olsa sevdiklerimiz, bir gün bizim mezarımızdan hızla ayrılmayacaklar mı?
Neden yaşarken birbirimizden uzak olalım, neden yaşarken ayrılığa düşelim, neden yaşarken sevgiyi, iyiliği, güzelliği, sonuna kadar yaşamayalım,
neden bizde başkaları için yaşamayalım, neden bir iken, bin olmayalım?