""

Siyah Beyaz Bir Hikaye « Yeniufuk Gazetesi

23 Kasım 2024 - 14:33

Siyah Beyaz Bir Hikaye

Siyah Beyaz Bir Hikaye
Son Güncelleme :

14 Temmuz 2022 - 17:04

15 Temmuz 2016.

6 yıl geçti üzerinden. Darbe mi, darbemsi bir girişim mi olduğu konusunda pek çok değerlendirmeyi, o günün öncesinde ve sonrasında yaşananlara dair kendi kanaatimizi saklı tutarak birkaç hususa değinmek güzel olacaktır.

2013 yılında 17/25 Aralık yargı darbe girişimi olarak tarif edilen bir hadise yaşandı. Bu hadisenin başrolünde yargı mensupları vardı.

Bu girişimden sonraki 2,5 yıllık süreçte adı FETÖ olarak konulan yapılanmayı, 1. derecede tehlikeli örgüt statüsünde kabul eden devlet yönetimi sert bir mücadeleye girdi.

Bu mücadele sırasında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ağzından sıklıkla yalnız kaldığına, FETÖ ile mücadelenin akamete uğratıldığına dair şikayetler duyduk.

Bu şikayetlerin kapsamı bir tarafıyla devlet mekanizması içerisinde terörle mücadele etmesi gereken kurumlar iken diğer tarafı kendi partisini de içine alıyordu. O dönemleri net hatırlayan kişi olarak Recep Tayyip Erdoğan’ın FETÖ ile mücadelesine açık destek veren sadece 5 Ak Partili isim sayabiliyorduk.

Zaman ilerledi ve tarihler 15 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde, 2,5 yıldır devletin mücadele ettiği FETÖ resmen devlete şah çekerek darbe yapmaya kalkıştı. Gerisini biliyorsunuz.

Burada benim yıllardır cevabını bulamadığım ve bulduğumda gerek 15 Temmuz darbe girişimini gerekse bu yapılanmaya destek veren kişi/kurum/ülkeleri netleştirebileceğim, anlamlandıracağım ve adını koyabileceğim bir sorum olacaktır.

Soru şu; 17 Aralık 2013 tarihinden 15 Temmuz 2016’ya kadar adı FETÖ olarak konan terör örgütü ile devlet, kolluk kuvvetleri, yargısı ve dahi tüm kurumları ile top yekün bir mücadele içerisindeyken; zayıflaması, güçten düşmesi, devlet içerisindeki uzantıları temizlenmesi, ekonomik gücünün zayıflaması, finans kaynaklarının kesilmesi, medya gücünün elinden alınması, önde gelen isimlerinin (lider kadrosunun) kodeslere tıkılması, siyasi bağlantıları açığa çıkarılıp deşifre edilmesi gerekirken nasıl oldu da çok daha güçlenerek bir darbeye kalkışabildi? Nasıl oldu da devletin mücadele ettiği örgüt, orduyu, adaleti, iç işlerini ve devletin kurumlarını ele geçirebildi? Yargı darbesini yapanlarla 2,5 yıllık bir mücadelede neler aksadı da 4 bin hakim ve savcı 15 Temmuz’a kadar yargı mekanizması içerisinde kalabildi?

Bu sorunun cevabını verin ya da bulun gelin öyle konuşalım Fethullah Gülen’in Fethullah Gülen Hoca Efendi’ye oradan terör örgütü lideri FETÖ’ye evrilmesini.

Küçük bir anektot; darbe girişiminden birkaç ay önce bir sendika başkanının odasında otururken konu FETÖ’ye geldiğinde, “Sizi bu konuyu anlamada yetersiz görüyorum. Olayın ciddiyetini tam olarak anlamamışsınız. Tayyip Bey’in yalnızlığından şikayetinin muhatabı olması ve bu mücadeleyi her alanda sürdürmesi gereken sizler, üzerine gitmiyor yönetimlerinizde dahi o yapıdan isimleri bulundurmaya gayret ediyorsunuz. Dikkatli olunması gereken zamanlardan geçiyoruz. Bu örgüt bildiğinizden çok daha ötede tehlikeli ve organize bir yapı”. Cevap şöyleydi “FETÖ mü kaldı, reis canlarına okudu”.

Sonrasında meydanlarda ve 15 Temmuz yıldönümlerinde gazetelerde gördüğümüz bu sendika başkanının yönetiminden de FETÖ bağlantılı isimler çıktı, görevden alındılar, 1,5 yıl sonra tekrar göreve iade edilip, işine başlamadan başka ile tayin ettirilerek sessiz sedasız konu geçiştirildi.

—-

Bataklıkla mücadele sinekleri öldürerek yapılacak bir mücadele değildir. Bataklığı kurutacak çözümlere gidilmezse, daha çok sinek üreyecektir.

Ancak yaşanan bu kadar tecrübeden sonra bir bataklıkla mücadele ederken kendi elimizle yeni bataklıklar oluşturmanın da pek tutarlı bir tarafı yoktur.

Bugün 15 Temmuz’u yad edecekler için de bir fıkra bırakalım şuraya;

Köyün birinde sabah namazında camiye gitmek zorunlu imiş. Gitmeyenler öldürülürmüş. Gencin düğünü var ve gerdeğe girecek. Akşam gerdeğe girmiş. Sabah kalkmış abdestini almış tam namaza gidecek, şöyle bir dönüp bakmış yatağa. Sıcacık yatakta yatan eşini görünce dayanamamış atmış kendini yatağa tabi namaz da kaçmış.

Namazdan sonra imamla muhtar dayanmışlar kapıya. “Çık dışarı zındık. Namaza gelmedin öldüreceğiz seni.”

Genç çıkmış dışarı, kaçarı yok öldürülecek. Demiş ki “Tamam. Öldürün beni ama son bir dileğim var onu yerine getirin” “Olur, söyle son dileğini” deyince muhtar. Genç son dileğini söylemiş “Muhtar ve imamla cinsel ilişkiye girmek istiyorum”

Bu şartı duyan imamla muhtar göz göze gelmişler.

İmam “Ya muhtar ben bunu namazda gördüm gibi gibi” demiş.

Muhtar durur mu “Gibi gibisinin ….(sinkaflı küfür) hoca. Senin arkanda benim yanımda kıldı namazı”

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.