""

Sorunumuz ekonomik değil… « Yeniufuk Gazetesi

28 Mart 2024 - 22:29

Sorunumuz ekonomik değil…

Dövizi yükseltip ihracatı güçlendirelim derken maalesef kontrolsüz gelişen durumlar karşısında ülkemiz yine zorlu bir sürecin ortasında… Bu haftaki konumuz ekonomi. Konuğumuz ise Yeminli Mali Müşavir Ali Rıza Şehitoğlu.

Sorunumuz ekonomik değil…
Son Güncelleme :

30 Kasım 2021 - 18:12

Dövizi yükseltip ihracatı güçlendirelim derken maalesef kontrolsüz gelişen durumlar karşısında ülkemiz yine zorlu bir sürecin ortasında… Bu haftaki konumuz ekonomi. Konuğumuz ise Yeminli Mali Müşavir Ali Rıza Şehitoğlu.

SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ?
Adım Ali Rıza Şehitoğlu, 1973 doğumluyum. 1993’den bu yana muhasebe sektöründeyim ve 2021 yılı itibariyle de yeminli müşavir olarak çalışmaktayım. Memleketim Osmaniye, Düziçi. Yozgatlı değilim ama eşim Yozgatlı. Gerek işim gerekse Yozgat’ı sevdiğim için 1995’den bu yana Yozgat’ta ikamet etmekteyim. Evliyim ve iki çocuğum var.
EKONOMİ NEDİR?
Ekonomi, bilimsel olarak üretim, dağıtım, tüketim, ithalat ve ihracattan oluşan insani bir etkinliktir.
Genel olarak ekonomi, insanların parasal alanda mal ve hizmet alımları ile ilerleyen değişiminden doğan bir harekettir.
Ekonomiye yön veren faktörler nelerdir?
Ekonomiye yön veren faktörleri; Para, emek, sermaye, mal ve hizmet hareketleri olarak özetleyebiliriz.
EKONOMİ NASIL YÖNETİLİR?
Ekonomiyi tek başına yönetmek mümkün değildir.
Her kim ekonomiyi “ben” yönlendiriyorum derse o kişi yalan söylemiş olur. Çünkü ekonominin birden fazla boyutu vardır.
Örneğin para boyutu vardır.
Mal ve hizmet boyutu vardır.
Bu mal ve hizmetin piyasaya gelebilmesi için üretim boyutu vardır.
Aynı zamanda istihdam ve sermaye boyutu vardır.
İNSANLARIN YAŞAMINDA EKONOMİNİN YERİ VE ÖNEMİ NEDİR?
İdealist olarak cevaplamam gerekirse ekonominin insan yaşamında birinci sırada yer almaması lazım.
Çünkü insanın “insan” olma önceliği parasal değildir, başka şeylerdir.
İşin içinde para olduğu zaman maalesef o insan, insan olmaktan çıkıyor.
Realist olmak gerekirse ekonominin gereği birinci sırada.
İyi bir ekonomik durumunuz yoksa çoğu zaman etrafınızda ki insanlar bile olmuyor.
EKONOMİK ÖZGÜRLÜĞÜMÜZ YOKSA İNSAN OLMA HAKKIMIZDA YOK, DİYEBİLİR MİYİZ?
Maalesef. Ekonomik özgürlüğünüz yoksa bir bakıma köleleşmiş oluyorsunuz. Hal böyle olunca da insan olmanın dışına çıkıyorsunuz.
Çalışmak kimseyi köle yapmaz. Kölelik hak edilenin alınmamasıdır ya da verilmemesidir.
SİZE GÖRE İNSANLAR KÖLE OLMAMAK İÇİN Mİ ÇALIŞIR?
İnsanların çalışmasında ki en önemli etken karınlarını doyurmak içindir. İnsanca ve hakça yaşamak içindir. Gerçekte ekonomi insanlar için birinci derecede önemlidir. Ama benim gönlümde ekonominin birinci sırada olması tercihim değil.
Benim için ekonominin sosyal yönü daha önemlidir. İnsanlar arası yardımlaşma gibi.
Bu sosyal yön devletler içinde çok önemlidir.
Devletler sosyal yönü ihmal edip işi ekonomik olarak değerlendirirlerse o zaman devlet, devlet olmaktan çıkar, ticarethaneye dönüşür.
ŞU AN TÜRKİYE’DEKİ EKONOMİ YÖNETİMİNİ NASIL BULUYORSUNUZ?
Aslında çok fazla yanlışları yok diyebilirim. Ama mutlaka eksiklikler vardır. Bir bakıma Türk insanının yapısından da kaynaklanıyor bu.
Mevcut iktidar ilk geldiğinde ülkenin içinde bulduğu finansal krizi çözebilmek için 2021 krizinin ortasında buldu kendini. Bunu da çözebilmesi için ülkenin acilen nakit ihtiyacı doğdu.
Uluslararası Finans kuruluşları Türkiye’nin bulunduğu konum itibariyle fon yağdırmaya başladı. Bu da ülkeyi bir anda sıcak para cenneti haline getirdi. 2013/2014 yılına kadar bu böyle devam etti. Bu da ülkede insanların aşırı derecede borçlanmasıyla sonuçlandı.
BU FONLARDAN DOĞRU ŞEKİLDE KULLANILMAMASI ÜLKEYE FAYDA YERİNE ZARAR VERDİ DİYEBİLİR MİYİZ?
Tabi ki. Çünkü bu parayı verenler öncelikle tüketim endeksli yani sıcak parayı kısa vadeli verip ülkeden ayrıldılar.
Yani para piyasası için geldiler ve yine para için ülkeyi terk ettiler.
FIRSATTAN İSTİFADE Mİ EDİLDİ?
Hayır. Bu bir ticarettir. Ama çokta doğru olduğunu söyleyemeyiz.
O dönem zarfında ülkede ki kaynakların bir miktarı ve sermaye hareketlerinin bazıları yabancılara geçmesiyle sonuçlandı.
Finans sektörünün %65 gibi büyük bir kısmı borsanın, sermaye piyasasının ve finans piyasalarının eline geçti.
PEKİ DEVLET BU KARARLARI ALIRKEN SONUÇLARININ NE OLACAĞINI BİLMİYOR MUYDU?
Biliyordu ama o andaki Türkiye’ye gelecek fon ihtiyacı birinci öncelikti. Durum bunu gerektiriyordu.
Herkes 2001 krizinin neticelerinden bir an önce kurtulmak istedi.
BU DURUMUN BEKLENEN SONUÇLARINA YÖNELİK TEDBİRLER ALINMADI MI?
Alındı. Benim gözlemlediğim kadarıyla 2013/2014 yılında finans piyasalarında ki kredi koşulları ağırlaştırıldı.
Sonra tüketimi zorlaştıracak önlemler alındı.
Banka kredi kartları, kredi vadelerinin sınırlandırılması gibi.
Ülke, aynı zamanda şöyle bir krizle de karşı karşıya kaldı.
36 ay vadeli 48 ay vadeli kredi kartlarında vadeler düşmeye başladı.
İnsanların ceplerinde yani gelirlerin çok çok üstünde kredi limitleri oluşmaya başladı.
İnsanlar kazanamayacağı, ödeyemeyeceği bir paranın altına girdiler.
İlk önce buna müsaade edildi ama devlet sonuçta insanını ve halkını korumak zorundaydı. 2013/2014 yılı içerisinde buna müdahale ettiler.
Çünkü Türkiye’nin devlette dahil şahısların toplam borcu 2 trilyon TL’nin üzerindeydi.
Eğer buna müdahale edilmemiş olunsaydı geçmişte Amerika’nın yaşadığı mortgage krizinden daha büyük bir krizle karşı karşıya kalırdık.
Alınan doğru kararların uygulanmasıyla bunun önüne geçtiler ve gözlemlediğim kadarıyla başarılıda oldular.
Şu an da piyasalarda Finans kaynaklarına ulaşmada nispeten de olsa bir zorluk yaşanıyor.
Bunu birinci nedeni faizlerin çok yüksek olması.
İkincisi ise devletin uyguladığı politika.
MEVCUTTA BİR EKONOMİK KRİZ VAR MI?
Ekonomik krizin olduğunu düşünmüyorum.
Şu an da bir ekonomik krizin varlığından kimse söz edemez. Tabi bu benim şahsi fikrim. Benim kanaatime göre ekonomik kriz var diyebilmemiz için; -Devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi,
-Uluslararası fon piyasalarından fon bulamaması,
-Cari açığın anormal derecede ülkeyi dar boğaza sürüklemesi gibi durumların mevcut olması lazım.
ŞU AN DA TÜRKİYE’DE BUNLARDAN HANGİSİ MEVCUT?
Eğer Türkiye’de ki ekonomi kötü olsaydı borsada artış olmazdı.
Şu an borsada da artış var. Önceki sistemde döviz artarsa borsada düşüş olurdu. Çünkü vatandaş borsadaki parasını çekip dövize yatırırdı. Geçen yıl yaşanan Pandemi’den ülkenin etkilenmemesi mümkün değil.
DÖVİZDE Kİ AŞIRI ARTIŞIN NEDENİ NEDİR VE YAKIN TARİHTE NORMAL SEVİYELERE İNER Mİ?
Dövizin artışı 2020 yılı başından bu yana dünyada var olan pandemiden dolayı tüm ülkelerde üretim seviyeleri anormal şekilde azaldı.
Bunun yanında öngörülemeyen bir şekilde enerji fiyatlarının artması neticesinde üretim maliyetleri arttı. Üretim miktarının talebi karşılayamaması sebebiyle artan enflasyon ülkelerin para birimlerinin değer kaybetmesine sebep oldu.
2022 yılı ilk yarısına kadar döviz fiyatlarının gerileyeceğini düşünmüyorum.
SİZE GÖRE EKONOMİK KRİZ YOK AMA BİR BORÇ KRİZİNİN VARLIĞI AŞİKAR DEĞİL Mİ?
Hayır, bunu da kabul etmiyorum. Bana göre devletin ve vatandaşın şu an yönetemeyeceği bir borç sorunu yok.
2014 yılında şahısların bankalara olan borcu 2 trilyonun üzerinde olduğunu söylemiştim.
Bugün o borç 600 milyar TL’nin altına düştü. Ve bunun ağırlıklı kısmı şirketlere ait. Şahısların o kadar büyük sıkıntısı kalmadı. Eskiden herkes kredi kullanıyordu.
Faizler yükseldikçe insanlarda kredi kullanma ihtiyacı ya da hevesi azaldı. Faizden uzak durmaya başladılar.
Türkiye tarihine baktığımız zaman dünyada ki en büyük kriz 1929 krizidir.
Bu krizi dünya üzerinde hiç kimse hatırlamak istemez. Çünkü o zamanlar insanlar Amerika’da bile aç kalmışlar. 1929 krizinin nedenlerinden birincisi İspanyol gribi.
İkincisi ise 1. Dünya savaşından çıkan ülkelerin tamamen çökmüş vaziyette olması.
Türki’ye Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1946 da devalüasyona gitmek zorunda kaldı. Daha sonra 1974/1980 de ki petrol krizi ile birlikte ülke ekonomik olarak daha kırılgan bir yapıya sahip oldu.
Arada yaşanan diğer krizler ve 2001 yılındaki kriz bu zincire yeni halkalar eklemeye devam etti. Bunların hepsini incelediğimizde Türkiye’deki en büyük sorun, ülkenin fon bulamaması ve mevcut fonların ise yetersiz kalması idi.
Mevcut fonlar ülkenin giderlerini veya ihtiyaçlarını karşılayacak yeterlilikte olmadığı için o zamanki şartlarda çok büyük sıkıntıydı.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasi krizler sonuçta ekonomiyi de etkilemişti. 70 sente muhtaç denilen ülkede döviz açığı oluştu.
Günün sonunda Türkiye, IMF ile yapılan Stand-by anlaşması ile nefes alabildi. Krizden kurtulduk mu diye sorarsanız, hayır! Sadece zaman kazandık.
DÖVİZ EKSİKLİĞİNİN ÜLKEYE ZARARI NEDİR?
Döviz eksikliğinin ülkeye zararı şudur.
Ödeyeceğiniz döviz yükümlülüklerinin hiçbirini yerine getiremezsiniz.
O zaman ülkeye olan güven sarsılır.
1 liraya alınan borç karşılığında daha yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalırsınız.
EKONOMİDEKİ DALGALANMALAR NEYE GÖRE OLUŞUYOR?
Kabul etmek gerekir ki Türkiye ekonomisi global bir ekonomi. Bazı ülkelerde zaman zaman meydana gelen ekonomik sorunlar dönüyor Tsunami etkisiyle Türkiye’yi de bazen etkiliyor. Bu durum bazen bizde de oluyor. Ekonomiyi doğru yönetemediğimizden kaynaklanan sorunlar kendi içimizde krize yol açıyor.
ÖZELLEŞTİRMELER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
Özelleştirmeye geçiş sürecinde devlet kendini garantiye alacak şartları oluşturuyor, takiplerini yapıyor, gerekli kontrolleri sağlıyor.
Birde bunların ağır cezaları ve yaptırımları var yani. Örneğin şeker fabrikası. Şekerin bir üst kurulu var. Mesela enerji piyasası. Eskiden tüm enerji devletin kontrolündeydi. Şu anda ise EPDK dedikleri enerji piyasası düzenleme kurumu var.
Size göre özelleştirme, ülke açısından bir dezavantaj değil. Eskiden denilen şuydu; Bu işletmeler şahıslar yerine devlete geçerse daha iyi olur.
Kapitalist piyasada da bunun yerine şahıslar olursa daha iyi olur.
İşletmelerin yönetiminde devletin biraz hantal kalınacağı düşünülüyordu. Bu iki alternatifin iyi örnekleri de var kötü örnekleri de. Mesela Çin’de şu anda komünizm hala ayakta ama piyasa canlı. Devletin yönettiği sayısız işletme var Çin’de. Devlette olursa amaç hizmet, şahısta olursa yegâne amaç kârdır.
Bir kamu hizmetinden herkesin yararlanması için devlet onu her yere ulaştırmak zorundadır.
Örneğin: Belediyelerin işlettiği su, bir devlet kurumudur.
Özel sektör, falanca köyde 3 kişi yaşıyor ben buraya su götüremem derken, devlet ise oraya su götürmek zorunda.
Vatandaşına suyu ulaştırmak ve bu hizmetten istifade ettirmek zorunda.
Bu duruma cep telefonunu da örnek gösterebilirim. Bazı köylerde cep telefonu çekmiyor. Ama her köyde telefon var.
GSM ŞİRKETLERİ NEDEN HİZMET GÖTÜRMÜYOR?
Çünkü kar amacı güdüyor. Devlet ise oraya telefon götürmek zorundayım diyor. Buradaki vatandaş dünya ile iletişimini sağlamak zorundadır diyor. Türkiye’deki ekonominin bir zamanlar ağırlıklı kısmı kamunun elindeydi. Kamunun elinde olunca bu defa farklı sorunlar gelişti.
Doğru yönetememe gibi, aşırı istihdam gibi.
Son olarak okuyucularımıza ekonomi ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Bu dönemde döviz ve faizle ilgili borçlanmaktan ya da alım yapmaktan uzak durulması lazım.
Mümkün olduğu kadar öz sermaye ile hareket edilmesini ve sabit fiyatla neticelenecek alış veriş yapılmasını tavsiye ediyorum. İnşallah bu olumsuz süreç bir an önce sonlanır ve vatandaşlarımız bu olumsuz süreçten çok fazla etkilenmez.
En büyük temennimde budur. Türkiye güçlü bir devlete güçlü bir millete sahiptir. Ülke olarak bu güç sayesinde bunun da üstesinden geleceğiz. / Gülşah BOZAN

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.