Vatanımızın topraklarına bakınca bu ülkenin tarım ülkesi olduğundan kimsenin bir şüphe duyacağını düşünmüyorum. Lakin doğru bir yönetim ve doğru bir planlama olduğundan şüphe duyarım.
Bu sebeple her ne kadar tarım ülkesiyiz desek de, basında ve medya da sık sık alıcı bekleyen ve satılamadığından dolayı tarlada kalan domates, depolarda bekleyen kuru soğan, patates haberlerini izleriz.
Ayrıca kırmızı et ve süt fiyatlarının yüksekliğini, Karadeniz’in fındık ve çayının yine üreticiden tüketiciye ulaşıncaya kadar fiyatının bir hayli yükseldiğini sıkça duyarız.
Tarım üreticisi maliyetin yüksekliğinden dert yanar, büyük emek harcayarak yetiştirdiği ürünü değerinin altında satmak zorunda kalıp, zarar etmektedir, üretici kan ağlıyor desek yeridir.
Üretici bu haldeyken, peki tüketici ne durumda!
Bu kesimde alım gücü düşmesinden dolayı fiyatların yüksekliğinden dert yanar ve isyandadır, bir tarafta üretici bir tarafta tüketici günden güne eriyip, tükenmektedir.
Tarım ülkesiyiz, öyle biliriz ama doğru dürüst bir planlı tarım politikası olmayınca neresinden tutsak elimizde kalır.
Kimi ürün ihtiyacın çok çok üzerinde üretilmiş olur, kimisi de ihtiyacı karşılamaya yetmez. İşte bu nedenle tarımda yapılan günü kurtarma politikası yüzünden yerlilik ve millilik duygusu sözde kalarak dışarıya bağımlı halden kurtulamıyoruz maalesef.
Yıllardır Yozgat tarım ve hayvancılık potansiyeline sahip olduğunu ve tarım ülkesiyiz topraklarımız hububat deposudur der, bununla da övünürüz.
Amma hem buğdayı, hem de sapı ve samanı yeteri kadar üretemediğimiz için dışarıdan satın alan bir ülkeyiz.
Hatta başka ülkelerden buğday satın alan ülkeler arasında üst sıralardayız, yani sözün özü, buğday satan bir ülkeyken, satın alan ülke halindeyik.
Bunların bana göre tek nedeni ülkeyi idare etmek üzere halktan yetki alanlar, tarıma da bütüncül bir bakış açısıyla sorunları çözmek, kaliteyi yakalama ve verimliliği artırma yollarını araştırmak yerine, ihtiyacın dışarıdan karşılanması yolunu tercih etmeleridir.
Asıl olan yerli üretime önem verilmeli, verimlilik artırılmalı ve dışa bağımlılıktan ülkemiz kurtarılmalıdır, tercih bu yönde olmalıdır.
Zira ülkemizin nüfusu artıyor buna orantılı üretim de artmalı asıl olan üreten çiftçi desteklenerek teşvik edilmelidir.
Yanlış ekonomik programlar nedeniyle her alanda olduğu gibi tarımda da maalesef doğru yapılamayan çok şeyler mevcut.
Yerli üretim artırılamıyor, istihdam yaratılamıyor ve dolayısıyla köylü üretmek yerine köyünü, topraklarını terk edip kentlerin varoşlarına yerleşerek tüketim toplumu haline geliyor.
Sonuç olarak ülkemizin yönetimine yön verenler, tarım politikası yeniden ele alınmalı, doğru bir planlama ile acil ve kalıcı çözüm yollarını bulmalı ve uygulamaya koymalıdır.