1 Aralık Dünya AIDS günü ile ilgili Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şebnem Eren Gök yaptığı açıklamasında AIDS hastalığının önemine değindi. Prof. Dr. Gök, “İlk kez 1980’li yıllarda tanımlanan HIV enfeksiyonu tüm dünyayı etkileyen büyük bir salgın olarak günümüzde devam etmektedir. HIV/AIDS virüsünün tanımlanmasından bugüne kadar 70 milyondan fazla kişiye bulaşmış, 39 milyon kişi de AIDS ile ilişkili hastalıklar nedeniyle yaşamını kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2017 yılı raporuna göre; 2016 yılında dünyada 2,1 milyonu çocuk olmak üzere yaklaşık 36,7 milyon kişinin HIV/AIDS ile yaşamını sürdürdüğü, yaklaşık 1,8 milyon kişinin HIV enfeksiyonuna yakalandığı ve 1 milyon kişinin AIDS nedeni ile öldüğü bildirilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü, UNAIDS gibi uluslararası örgütler, küresel olarak HIV önleme ve tedavi programları ile 2010 yılından itibaren yeni enfeksiyon gelişme, enfeksiyondan ölüm oranlarının düştüğünü bildirmektedir. “dedi.
HER YIL HASTA
SAYISI ARTMAKTADIR
“Ülkemizde hastalığın görülme sıklığı düşük olmasına rağmen, her yıl yeni olgu sayısı artmaktadır.”diyen Prof Dr. Gök, açıklamasını şöyle sürdürdü: “1985′ten 2017 haziran ayının sonuna kadar Sağlık Bakanlığı’na toplam 15488 HIV/AIDS olgusu bildirilmiştir. Bu olguların %85’i Türk, %15’i yabancı uyrukludur. Virüsten etkilenen bireylerin yüzde 79′unun erkek, %21’i kadın olduğu ve son yıllarda enfeksiyonun en sık 25-35 yaş aralığında kümelendiği bildirilmektedir. 2017 yılının ilk altı ayında 968 yeni olgu saptanmış ve bunun bir önceki yılın aynı dönemindeki rakamlardan daha fazla olduğunu bildirilmiştir. Bu da bir ay içinde 150 civarında yeni hasta tespit edildiği anlamına gelmektedir. 1 Aralık ilk kez, 1988 yılında Birleşmiş Milletler tarafından Dünya AIDS Günü olarak ilan edilmiştir. “Bugünün amacı çeşitli etkinliklerle HIV enfeksiyonunun yayılmasına ve AIDS hastalığının artışına karşı farkındalığı arttırmaktır. Her yıl bir slogan belirlenmekte ve hükümetler, sivil toplum örgütleri ve basın aracılığıyla konuya dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. Bu yılın teması olan ‘Everybody Counts’, (Herkes Sayar) başlığı altında Dünya Sağlık Örgütü’nün gereksinmesi olan her insan için tanı, tedaviyi içeren güvenli, etkin, kaliteli, maddi açıdan karşılanabilir tıbbi hizmete ulaşılmasının savunucusu olacağı belirtilmiştir. Bu sloganla sıfır enfeksiyon hedefine ulaşılabilmesi için, HIV enfeksiyonuna ve AIDS hastalığına bağlı ölümlerin önlenmesi, eğitim ve kaynak sağlanması, tanı ve tedaviye erişim konularındaki eksikliklerin giderilmesi gerektiği anlatılmak istenmektedir. Ülkemizde de hastalığın önlenmesi ve hastaların bakım ve tedavilerini yürütme görevlerini üstlenen hekimler, uzmanlık eğitimi aldıkları yıllardan başlayarak bilgi ve beceri düzeylerini artırmayı hedeflemektedir.”
AIDS ARTIK
ÖLÜMCÜL DEĞİL, KRONİK BİR
HASTALIKTIR
Hastalığın ölümcül değil kronik bir hastalık olduğunu vurgulayan Gök, “HIV/AIDS tanı ve tedavideki ilerlemeler sonucunda artık ölümcül değil, kronik bir hastalık olarak kabul edilmektedir. Erken tanı ve uygun tedaviyle hastaların beklenen yaşam sürelerini uzatmak, yaşam kalitelerini arttırmak mümkündür.
Hastalık; kişiden kişiye korunmasız cinsel temas, damar içi madde kullanımı sırasında ortak enjektör kullanımıyla olmaktadır. Annede hastalık varsa gebelik ve doğum sırasında anneden bebeğe geçebilir. Ayrıca kontrolsüz kan nakilleri ile de bulaşabilmektedir. Bu geçiş yolları nedeni ile HIV enfeksiyonu, erişkinlerin yanı sıra, tüm yaş gruplarında görülebilmektedir.
HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır ve korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temas ve bunların çoğu da heteroseksüel ilişkidir. Bu nedenle korunma büyük önem taşımaktadır. Tek eşlilik tercih edilmeli, riskli cinsel temasta doğru kondom kullanılmalı. Bu önlemler, hastalığın cinsel yolla bulaşmasını önlemede kullanılacak en güvenli ve en basit korunma yollarıdır. Diğer bir bulaşma yolu olan kan ve kan ürünleri ile bulaşmayı önlemek için ülkemizde 1987 yılından beri kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmektedir.
Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testlerin yapılması HIV geçiş riskini en aza indirmektedir. Ayrıca, dövme ve piercing gibi uygulamaların temiz ve steril koşullarda yaptırılması, vücuda takılan delici, kesici özellikli takılar ortak kullanılmaması, aynı ev ortamında traş bıçağı, tırnak makası gibi delici kesici aletler ortak kullanılmamalıdır. Sağlık kuruluşlarında tek kullanımlık steril enjektör kullanılması HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.
Hastalık, virüsü taşıyan kişilerle birlikte oturmak, yemek yeme, aynı iş yerinde çalışmak, aynı okulda okumak, el sıkışmak, tokalaşmak, telefon, kitap, defter gibi araçları, ortak duş-banyo alanlarını ve tuvaletleri kullanmakla bulaşmaz. Ülkemizde; HIV/AIDS hastalığının yayılımının önlenmesi hedefiyle toplumda ve yüksek riskli davranışta bulunan gruplarda korunma ve önleme çalışmalarına öncelik verilmesi, HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcılık ve damgalanmanın önlenmesi, şüpheli teması olan kişilerin HIV/AIDS hastalığı, bulaşma, korunma yolları konusunda bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmeleri, HIV ile yaşayan kişilerin tedaviye kolay ve kesintisiz biçimde ulaşmasının sağlanması, sosyal destek, bakım olanaklarının iyileştirilmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılması için çalışmalar yürütülmektedir.”ifadelerini kullandı.