""

VATAN SEVERLİK « Yeniufuk Gazetesi

28 Mart 2024 - 20:24

VATAN SEVERLİK

VATAN SEVERLİK
Son Güncelleme :

28 Ağustos 2020 - 7:00

Neye göre vatan sevilmeli? Vatan severlik neye göre olur? Hangi insana vatan sever denir? Bundan bir sene önce okuduğum yabancı bir yazar şöyle diyordu. Avrupa’nın vatan severliği ile Doğu’nun vatan severliği aynı değildir. Bu sözler benim daha önce hiç bu şekilde adlandırmadığım ama yıllardır farklı şekillerde üzerinde durduğum bir sorun ya da düşüncedir.

Neden Avrupalılar bir başka medeniyeti öğrenip açıklığa kavuşturmak uğruna, ömürlerini başka memleketlerde toz toprak içinde geçirirler? Neden Osmanlı devletinin kültürünü, sosyal yapısını, ekonomisini, osunu busunu öğrenmek için bizim bile değerinin farkında olmadığımız Osmanlıcayı öğrenirler, ya da İbraniceyi, Arapçayı, Aramiceyi hatta Hitit, Akad, Sümer dillerini ilk ve son bilen ve Orhun Abidelerinin üzerindeki Türkçeyi okuyup bize haber veren neden hep onlar olur? Ve yine neden öldürülmekten kurtulduktan sonra, bir coğrafyayı keşfetmek için yine aynı coğrafyaya gidip öldürülürler? Neden dinlerini, kültürlerini, dillerini yaymak için yine ölümü pahasına Japonya’ya Çin’e ve dünyanın her yerine giderler. Neden ülkelerini ve itibarlarını yükseltmek için bilim insanları ömürlerini bodrum katlarında geçirirler? Neden üç kutsal kitapları bile yine en iyi onlar bilirler?

Bütün bunları neden yapıyorlar acaba şahsi gelirleri için mi? Prestijleri için mi? İçlerindeki tarif edilemez öğrenme şevkleri için mi? Ya da Orta çağın yoksulluğunu çektikleri için mi? Vebalarla uğraştıkları ya da yıllarca hükmedilen bir yer olup tarihte en çok kargaşaların, savaşların yaşandığı bir bölge olarak tarihten ders aldıkları için mi? Neden?

(Alıntı) Neden bir Alman, Boerlere yardım için hayatından vazgeçer ve karısı ve çocuklarını terk eder? Neden bir bilim adamı iyi yaşamaya ve dünyanın zevklerine arkasını döner ve sorunları çözmek ve sebeplerini anlamak için çalışmayı tercih eder? Neden yüksek dereceli ve büyük varlık sahibi bir devlet adam, zamanını milletinin itibarını yükseltmek için yollara düşmeye harcar ve bunun uğruna kendini rahattan mahrum eder? Ailesinden ve evinden uzak sözgelimi Nil’in kaynaklarını keşfetmek için aylar ve yıllar harcayan seyyahı; rahibi zorluklar ve tehlikeler ile donanmış vahşiler arasında yaşamaya uyumlu klan duygular nelerdir? Zengin adamın bir hayır derneğine ya da kazancı milletine ya da insanlığa giden bir işe binlerce pound vermesine sebep olan duygu nedir. (Kaynak: Albert Houranı; Çağdaş Arap Düşüncesi, İnsan Yayınları, s.193-194)

(Alıntı) Denemeye 1769 yılında yazdığı girişte dile getirir. Ona göre tarihte olup biten her şeyi Tanrıya bağlayan kilise tarihçilerinden beklenecek bir şey yoktur. Bunun yerine bir “akılcı tarihçiliğe” yani tarihsel olayların “doğal açıklaması”nı verecek olan bir tarihçiliğe gerek vardır. Tarihçi artık teolog gibi davranmayacağı gibi masalcı ya da fabl yazan biri gibi de davranamaz Tarih kilise tarihçilerinin yapa geldikleri gibi artık, Yahudilerin tarihi ile başlatılamaz; tersine, tarih Voltaire’e göre, Batılıların bundan sonra kendilerinden çok şey öğrenmeleri gereken Uzakdoğu toplumlarından ve özellikle Çin’den başlatılmalıdır. Böyle bir tarih yazıcılığı, Voltaire’e göre tek tek olaylar içinde boğulmaz. Tam tersine tarih yazıcılığı, bu olaylar çokluğunu anlamlı olarak kavramamızı sağlayacak “genel nitelikler”e yönelecektir. (Kaynak: Doğan Özlem; Tarih Felsefesi,Yayın Notos Kitap, s.66.)

 

Türkler için diyebiliriz ki, askeri yönden vatanseverliği dünyada tartışılmaz bir gerçektir. Vatan dediğin zaman canını vermeye hazır bir millettir. Tarihte Atilla’ları Alparslan’ları Fatih’leri ve daha birçok destan yazmış vatanseverleri vardır. Daha da Doğu’ya gidersek Müslüman Araplar için diyebiliriz ki cihat uğruna can vermek ve ölmek onlar için en büyük şereftir. Halit Bin Velid’in yatağında öldüğü için üzüntüsünü herkes bilir ve İspanya’da savaşı kazanmaktan başka çare olmadığını göstermek için Tarık bin Ziyad’ın “Ey mücahidler! arkanızda düşman gibi bir deniz önünde deniz gibi bir düşman var, nereye kaçacaksınız? diyerek gemilerini yaptığını herkes bilir.

Peki sadece can vermek yeterli mi! Bu asla vazgeçilmemesi gereken değerin yanında, bugün her anlamda var olmamızı sağlayan ülkemizi kalkındırmak için acaba herkes üzerine düşeni yapıyor mu?  Burada sadece vergi vermek, askerlik görevini yapmak gibi mecburi şeylerden söz etmiyorum. Burada tüm şahıslar için tüm meslekler için bir kriter koyabiliriz. Oda yaptığımız işin daha iyisini yapabilir miydim? Ya da hala yapabilir miyim? Hayvancılık, ziraat, fabrikada işçilik, memuriyet, okul hayatı gibi birçok işin içinde bulunan biri olarak az çok bütün işlevlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. Tabi ki istisnaların yanı sıra çoğunluk olarak şahsi kazancımıza bakıyoruz. Bu kadarı bize yeter mi yeter. Bu meslek benim çocuğumun hayatını idame ettirir mi ettirir. Tam bilgi ve tecrübe yaşına gelmişiz ve artık emeklilik parası bana yeter mi yeter, hadi o zaman üretebilecek yaşta da olsam da emekli olayım. Halbuki bir kendimizi düşünürken bir de ülkemizi düşünseydik. Örneğin fabrika da ki işçi bir parça kendisi için üretirken bir parçada ülkesi için üretseydi. Okuyan ya da okuyacak çocuklarımız kendi hayat garantilerini düşünürken ülkelerinin geleceği için de idealist bir meslek seçselerdi. Bu düşünceyi onlara aşılayabilsek. Keşke vatan severliğimizi birazda güncel hayatımıza taşıyabilseydik. Ömrünün büyük bir bölümünde boşa zaman harcayarak vaktini kaybeden biri olarak bende bu konuda çok üzgünüm.

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.