Sosyal medyada rastladığım bir cümle birkaç gündür zihnimde dönüp duruyor: “Müzesi olmayan ama deposunda binlerce tarihi eser olan tek il Yozgat olabilir.” Bir yandan burukluk hissettiriyor, diğer yandan sanki bu toprağın kadim suskunluğuna ayna tutuyor. Sessiz ama köklü… Görünmeyen ama varlığı derin.
Yozgat, Anadolu’nun bağrında köklü bir medeniyet birikimiyle tarih boyunca birçok kültüre ev sahipliği yaptı. Hitit’ten Osmanlı’ya uzanan bu coğrafyada, geçmişin izlerini taşıyan binlerce eser, yıllardır bir müze vitrini yerine depo raflarında kaderine terk edilmiş halde bekliyor. Oysa her biri bir zamanın tanığı, her biri bize ait bir hatıra.
Uzun süredir tadilat nedeniyle kapalı olan Yozgat Etnoğrafya Müzesi, belki de bu durumun en somut örneği. Bir zamanlar gururla ziyaret ettiğimiz, geçmişimizi yeni nesillere anlatan o müze, bugün kapalı kapılar ardında sessizliğe bürünmüş durumda.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Valimiz Mehmet Ali Özkan ile yaptığımız bir sohbette bu konuyu gündeme getirdim. Kendisi, oldukça içten ve samimi bir şekilde çalışmaların sürdüğünü, yeni yapılan kütüphane ve kültür merkezinin bir bölümünün bu tarihi eserleri sergilemek için planlandığını ifade etti. Ayrıca müzenin de Yozgat’a yakışır şekilde yeniden düzenlenerek halkın hizmetine sunulacağını belirtti.
Bu umut verici bir gelişme.
Ancak şunu da unutmamalıyız: Bir şehrin hafızası sadece kelimelerde değil, taşlarda, kumaşlarda, yazmalarda, kapılarda, kilimlerde yaşar. Eğer biz bu hafızayı görünür kılmazsak, gelecek nesillere aktaracağımız bir geçmişimiz de olmayacak.
Yozgat’ın geçmişi, sadece kitaplarda kalmamalı. Gözümüzle görmeli, elimizle dokunmalı, çocuğumuza göstermeli, anlatmalıyız. Bu yüzden yalnızca bir müze değil, geçmişimize sahip çıkan bir bilinç inşa etmeliyiz.
Valimizin bu konudaki duyarlılığı ve samimi yaklaşımı elbette umut verici. Şimdi hepimize düşen, bu süreci desteklemek, ses vermek ve Yozgat’ın o raflarda sessizce bekleyen tarihini yeniden gün yüzüne çıkarmak.
Yozgatlı bir çocuğun, bir gün müze vitrininde dedesinin kullandığı bakır cezveyi görüp gururlanacağı bir yarını hep birlikte kurmalıyız.
Zira tarih, sadece geçmişi bilmek değil; geçmişle bağ kurmak, onu yaşatmaktır.
Yozgat’ın Sessiz Müzesi
