Köyün en harami, en belalı, en yaramaz delikanlıları, sonbaharın son günlerinde, akşamın alaca karanlığında, çilingir sofrasını kurmuş demleniyorlardı. Sofralarında meze olarak dişe dokunur bir şey yoktu. Recai “Bu zıkkım da bunlarla gitmiyor be kardeşim” diyerek şikayetlendi.
Recai’nin bu şikayetlenmesi Pala Necatinin aklında bir şimşek çaktırmaya yetti.”Üzüldüğün şeye bak” dedi. Sonra “Kolay hallederiz. Recai kardeş” diye ekledi.Bu arada lafa karışmayıp demlenmeye devam eden Çilingir Ahmet,sözün baş tarafını duymadığından olsa gerek merakla “Neyi nasıl hallediyorsun Pala” dedi.Pala Necatinin, hallederiz demesi üzerine, Recai de “Evden meze mi getireceksin? “ diye sordu. Pala Necati “Yok be kardeş, bizim ev tıngır mıngır, tam takır kuru bakır” dediğinde Recai, “Ee nasıl olacak o zaman o kolay iş” diye sordu.
Pala Necati, “Geçenlerde aşağı mahallede oturan Hüsam Dayılara gittiydim”. Hüsam Dayı adını duyunca Çilingir Ahmet daha bi merakla “ee”dedi.
“Ee si Çilingirim, gözüme yeni doğmuş,yeni dediysem üç dört aylık bir camız yavrusu ilişti idi.”
Bu sefer Recai “eee” dedi daha bi merakla.
“İşte o yavruyu gidip alıyoruz.Sonra bizim uzak bağdaki kelikde kebap yapıp afiyetle götürüyoruz” dedi.
Çilingir Ahmet “Olmaz” dedi.
Pala Necati “Neden olmaz kardeş”dedi.
Çilingir Ahmet “Hüsam Dayı, annemin dayısı,olmaz”dediğinde. Recai “Geçenlerde amcamların ahırından aldığımız kuzuyu afiyetle yemiştik Çilingirim” dedi.
Çilingir Ahmet “He yediydik” diyebildi.Lafın nereye geleceğini anlamıştı,üstelemedi.
Pala Necati, hemen iş bölümü yaptı. Recai, gözcülük yapacak.Çilingir, kapıyı açacak. Kendisi de, yavruyu alıp çıkacaktı.Daha önce yapmadıkları iş değildi.Dışarısı zifiri karanlık, ışıksız insan burnunun ucunu göremez .Bi aksilik olsa bile karanlıkta kayboluruz, diye serinlik verdiler birbirlerine. Son bardakları içip toplandılar.Kafalarıda bu ara çakırkeyf olmuştu.
Plan kusursuz işledi.Recai gözcülük yaptı.Çilingir Ahmet istemeye istemeye kapıyı açtı.Pala Necati de yavruyu sırtlandığı gibi alıp çıktı.Hızlı ve sessiz bir şekilde köyden çıkıp menzillerine ulaştılar.Kesme biçme işi Palanın işi idi. Pala, yavruyu keserken diğerleri ateşi hazırladılar.Çok geçmeden bitirim sofrası yeniden kurulmuştu. Recai halinden son derece memnun bir şekilde “İşte olay budur” dedi.
Çatlayana kadar keyifle yediler zıkkımlandılar. Sonra oldukları yere sızdılar.
Ertesi gün öğleden sonra yavaş yavaş ayılmaya başladılar.Çilingir Ahmet, dışarı çıktı.Biraz sonra telaşla içeri girdi.Acayip bir hali vardı.Recai “Ne oldu çilingir” dedi.
“Gelinde kendiniz görün “ dedi. Çilingir Ahmet,bir taraftan da öğürüyordu.Ne olduğunu anlamak için dışarı çıktılar..Dışarı çıktıklarında yerde kesik bir sıpa kafası gördüler.Birbirlerine baktılar.Durumu anlamışlardı.
Pala çakırkeyf kafa ile ahıra girmiş,camızın yavrusunu alıyorum diye eşeğin sıpasını almış, karanlıkta kesmiş, hep beraber yemişler idi. Bu sıra Çilingir Ahmet öğürüyor, kusmaya çalışıyordu. Recai “Ne oluyor sana böyle çilingir” dedi .Pala Necati, umursamaz bir tavırla “Ha Camız yavrusu ha eşek sıpası ne fark eder” dedi.
“Eder dedi” Çilingir Ahmet.
Recai “Nasıl eder” der gibi Çilingir’e baktı.
Çilingir Ahmet “Rahmetli Nenem demişti ki eşek eti yemek haramdır.Biz eşek eti yedik. Yani haram yedik Onu çıkarmaya çalışıyorum”.
Recai “Haram yiyince ne oluyormuş. Onu da dedimi Nenen” dediğinden
Çilingir Ahmet “ insanın işi ters gidermiş” dedi.
Bunu duyan iki kafadarın, gözlerinin önünden yaptıkları işlerin ters gitmesi durumunda, başlarına gelecekler yıldırım hızıyla geçti. İkisi birden öğürmeye başladılar.
Kafadarlar harama karşı ne kadar da hassaslar Ali abi.