""

TARIM VE POPÜLİZM « Yeniufuk Gazetesi

24 Kasım 2024 - 15:08

TARIM VE POPÜLİZM

TARIM VE POPÜLİZM
Son Güncelleme :

14 Ağustos 2023 - 15:12

Tarım hayatı idame ettiren tüm ürünleri insanların, hayvanların ve sanayinin ihtiyacı olan tüm metaların üretimidir.
Tarım hayatın olmazsa olmazıdır, tarım zor ıştır. Dünyanın her yerinde iktidarlar, tarım sektörünü desteklerler, tarım sermaye oluşumunun da anası sayılır. Tarımın tüm ülkelerde neden desteklendiğini biraz açmak istiyorum, tarım neden desteklenir. Yağmur, kar yağdırmak rüzgârın azlığı – çokluğu yaratanın işidir. Güneşin az veya çok olması karşısında insanoğlu aciz kalır. Onun içindir ki insanoğlunun iradesi dışında gelişen şartlar karşısında tarımın desteklenmesi bir zarurettir.
Tarım nasıl desteklenir diye sorguladığımızda tüm dünyada:
A) Hükümetlerin barajlar, göletler sulama kanalları yaptığını, toprak tesviyesi toprak terasları, tarla içi yollar yaptığını görürüz.
B) Tüm tarım girdisi, araç – gereçleri tohum ve ilacı gümrüksüz KDV’siz temin ettiğini en az kârla bu girdilerin nihai tüketici çiftçilerin kullanımına verdiğini ve bu organizasyonları kurduğunu görürüz.
C) En ucuz krediyi tarıma verdiğini görürüz. Bundan da öncesi tarımda başarılı olmuş ülkelerde üretici çiftçilerin – köylülerin demokratik kooperatifçilikle desteklendiğini görürüz.
D) En önemlisi çiftçi – köylü daha iyi verim alması için hükümetlerce nasıl tarım yapılacağı hakkında bilgilendirilir, eğitilirler. Bu destekler yapılırken en önemlisi ülkenin Mikro-Makrohedefleri bilim gerçeğinde planlanır.
Gelelim ülkemize;
Osmanlının 1298’de kuruluşundan batışına kadar olan sürede Osmanlı padişahları, şehzadelerin yaşadığı Bursa, Edirne, Manisa, Amasya, Trabzon haricinde Anadolu’ya bir çivi çakmamıştır. Bilakis aşar-öşür ve asker olarak Anadolu halkına her zaman yük olmuşlardır.
Osmanlı kuruluş ve büyüme dönemlerinde Balkanlıdır, Balkan İmparatorluğudur. Ne zaman ki Balkanları, Kafkasları kaybetti, işte o zaman Osmanlı Anadolu’ ya önem vermeye başlamıştır. Anadolu köylüsü hep sahipsiz kalmıştır. Cumhuriyet kurulup, Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir.” sloganı ile köylülüğü bitirmeyi, üretmeyi yeni Cumhuriyetin olmazsa olmaz hedefleri yaptı. 1856 Kırım savaşı ile başlayıp Cumhuriyet’in kuruluşu ile biten 70 yıllık süreçte Anadolu üreten insanlarının (1915 ermeni tehciri – 1924 Rum mübadelesi) büyük bölümünü kaybetti. Özellikle Balkanların Kırım’ın kaybı tarımsal üretimi sıfır noktasına getirdi. 1910’a kadar İstanbul’un buğdayı Odesa (Ukrayna)’dan temin edilirdi.
Cumhuriyetle birlikte;
-TİGEM’ler kuruldu.
-Toprak-su enstitüleri kuruldu.
-Her türlü tohum, fide, fidan araştırma kuruluşları kuruldu.
-Köylünün yaşadığı yerde tarımsal üretimi arttırmak amacıyla köylü çocuklarına üretmeyi öğretmek arzusuyla köy enstitüleri kuruldu.
-T.M.O. kuruldu, hem üreteni hem tüketeni koruyacak sosyal devlet bünyesinde ofisler kuruldu ve bunlar yapılırken 1939’dan 1945’e kadar 4 milyon asker beslendi. (O yıllarda nüfusumuz 20 milyon civarındaydı.)
II. Dünya Savaşı’nın iki tarafına da tarımsal ürünler hibe edildi satıldı ve 1942-1943 yılları aynı zamanda Türkiye için kuraklık yıllarıdır. Kuraklık bu yıllarda tarımsal üretimimizi çok geriletmiştir. Ekmek, şeker gibi ürünlerin karne ile dağıtımının arka planında bu gerçekler vardır.
1950 yıllardan itibaren DP ile barajlar sulama kanalları yapıldı. Özellikle buğday üretiminin artması hedeflendi. Bunlar yapılırken köylüye fiyat olarak verilen bu destekler zaman içinde morfin gibi etki yaptı. Köylüyü hep siyasi iktidardan para bekleyen hibe bekleyen kitleler haline çevirdi. Köylü tembelliğe alıştı. Oysa köylü üretmek anlamında eğitilmeliydi, balık tutmak öğretilmedi balık verildi.
Bu popülizm 1950’den günümüze kadar geldi. Tarımda planlama isteyen akil adamlara “Bize plan değil pilav lazım” diyen zihniyet köylülüğün dini duygularını da kullanarak köylünün oyunu aldı. Köylüyü üreten insan haline getirmediler, sorunun temeli siyaseten iktidar olmak adına köylü cahil bırakıldı. Eskiden köyde, üreten pazara mal satan ve ürettiğini yiyen olmak üzere iki tür insan yaşardı.
Bugün 3. köylü türü türedi. 60 yıllık yanlış tarım politikaları sonucu üretmeyen, köyden şehirlerde göçerek yardımla yaşam sürdüren köylü tipi.Bu durum 60 yıllık sağ siyasetin esendir.
Tarımın olmazsa olmazı sulu tarımdır. 6 yıllık AKP iktidarı, önceliği duble yollara vermek yerine, daha önce yapılmış barajların sulama kanallarına verseydi; pirinç, buğday, pamuk, yağlık tohumlar sorun olur muydu?
Bugün Fırat üzerinde yapılmış Keban Barajı, Atatürk Barajı, Belkıs, Karkamış barajları var. 6 yıllık zaman için ne kadar sulama yatırımı yaptınız? Cevap: 0
Yozgat’ın Süreyya Bey Barajı’nı niye bitiremediniz? Uzunlu harap niye su tutmuyor? Boğazlıyan bölgesi halkını derin su kuyularına mahkûm ediyorsunuz. Özellikle İç Anadolu’nun sulanması için Fırat’ın suyunu alıp Kızıldağ’ı (Sivas) delip Kızılırmak’a akıtmalıyız. İç Anadolu’yu sulamalıyız. Göksu’nun suyunu Konya Ovası’na getirmeliyiz.
Bunları yapma…
Ondan sonra Pirinci kendi tayfalarına ver halka da “Pirinç yeme. Bulgur, makama ye” de.
Sayın Başbakan, Nisan 2008 tarihiyle söylüyorum; bu sene makarnayı bulguru 2 katına bulamayacağız. Sert buğday ekilen bölgemiz Güneydoğu’dur. (Bulgurda makarnada bu buğdaydan üretilir.) Susuzluktan yandı buğday yok. Kırmızı mercimek yok uyan uyan! Anadolu’yu iyi takip edin sonbaharda kışta yokluk var yokluk…
Açlık – yokluk geçmişte çok iktidarları götürdü sizi de götürecek. 18/46 DAP 1.800 YTL/Ton, 20.20 1.100 YTL/Ton köylü bu sene ekim de yapamaz. Buğday tohumu da yok.
Köylüyü üretmek anlamında desteklemek kadar eğitmeliyiz de.(Makalelerle Yozgat – Hasan Aslan Nurdoğdu)

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.